36- Feryat

479 34 2
                                    

Öncelikle hepimizin başı sağolsun. Depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum. Sağ kurtulanlara da sabır, metanet, dirayet, güzel ve mutlu bir hayat geçirmelerini can-ı gönülden temenni ediyorum. Bu deprem sadece yaşayanlarda değil, gören duyan hepimizde bir iz, belki bir travma bıraktı. Allah hepimizi korusun.

Bu bölüm benim için oldukça manidar. Çünkü depremden birkaç gün önce yazmıştım, düzenleyip paylaşmaya fırsatım olmamıştı. Şimdi bu zor günlerde bazı zamanlarda bir kaçış noktası ararken buluyorum kendimi. Ufacık bir an belki. Bir umut. Belki size de iyi gelir.

Günlerdir aynı kabusu görüp duruyordu Murat. Tepesinde sallanan bir ip, altında idam sehpası, nefesinin sesi.

İçi sıkıntılarla doluydu. Sanki kalbinin üzerine birisi kütlelerce ağırlık bırakmış da nefes alamıyormuş gibi. O sehpaya zorla çıkıyordu sanki. Oysa gerçek hayatta olsa bunu yapmak için can atardı.

Ayaklarını geri sürüye sürüye sehpanın üzerine çıktı. Onu oradan kurtaracak bir şey bekliyor gibi etrafına bakındı. Çaresiz ama yine de umutluydu. Aslında bir umudunun olduğunu bile bilmiyordu şimdiye kadar.

Bekledi, bekledi ama hiçbir şey olmayınca ipe uzandı. İçi hiç rahat değildi ipi tutarken. Yeniden etrafına baktı. Hala yalnızdı. Beklediği umudun da gelmeyeceğini anladıktan sonra ipi boynuna geçirmekten başka çaresi kalmamıştı.

İpi boynuna geçirdiği sırada sihir gibi bir anda Bade dikildi karşısına. Elinden tuttu sevgiyle. Afallamıştı Murat. İçi kıpır kıpırdı, bir yandan da bir tuhaflık seziyordu. Bu hissin gelmesiyle birlikte Bade'nin yüzündeki gülümseme kararlı bir bakışa bıraktı kendini. Onu kuvvetlice geri itti. Sehpanın üstüne çıkıp ipi boynuna geçirdi.

Murat bağırarak onu kurtarmaya çalıştıkça aralarındaki mesafe uzayıp gidiyordu. Hemen sonra korkuyla "Bade!" diye haykırarak uyandı. Tişörtü, yüzü ter içinde kalmıştı. Derin derin nefes alıp verdi. Bundan önceki hiçbir kabusta Bade o ipe bu kadar yaklaşamamıştı. Şimdi neden?

Anneannesi içeriden telaşla yanına geldi.

"Murat, oğlum, iyi misin?" Her gece kabuslarla uyanması onu korkutuyordu. Eski günlere dönmesini istemiyordu biricik torununun.

Tişörtünü tek hamlede çıkarıp yüzündeki terleri sildikten sonra yatağa fırlattı Murat.

"Bade'ye bakmam lazım." Dolabından başka bir tişört bulup geçirdi sırtına. "Onunla adam akılı konuşmadan bu kabuslar bitmeyecek, belli oldu."

Banyoya geçti. Yüzünü, boynunu yıkadı.

"Zor bir dönemden geçiyor. Babasının durumu çok ağır. Adamcağız kemoterapiyi kaldıramıyor." dedi anneannesi.

"Bu yüzden onu hemen görmem lazım." Yüzünü havluyla kuruluyordu. "Bugünkü mesajlarıma geri dönmedi. Sabah kapıda konuşurken de iyi değildi. Onu çok sıktığımı düşündüm ama onda başka bir şey var."

Tekrar odasına geçti, çoraplarını giydi.

"Murat gecenin üçü, sabah konuşursun oğlum."

Baş ucundaki telefona uzanıp yeniden Bade'yi aradı. Cevap vermiyordu. Daha da çok endişe etmeye başladı.

"Sabahı bekleyemem Meryem Sultan. Sen bi Sevde anneyi arasana."

Görevimiz Mutluluk 2Where stories live. Discover now