15- Umut

520 47 0
                                    

**** Bu bölüm olay kurgusu açısından üçüncü ağız ile yazıldı. Keyifli okumalar :) ****

Bade'yle yaşadığı talihsiz olaydan sonra soluğu küçük bir dövme stüdyosunda aldı Cesur. Canının yanmasına aldırmadan avuç içinden bileklerine kadar kazıtmaya çalıştığı dikenli tel motifi tüm ruhunu azap içinde bırakıyordu.

Ona vurduğu için aptal beynini havaya uçurmalıydı. Ne söylerse söylesin bunu ona yapmaya hakkı yoktu.

Tenine acı veren her iğne darbesinde ona yaşattığı acıyı düşünmeye devam etti. Ne kadar kırılmış ve incinmiş olabileceğini hayal ettikçe göğsü sıkışıyor, kalbi boğuk boğuk atıyordu. Tek istediği onunla birlikte geçirdiği eski güzel günlerine geri dönmekti. Çok güzel bir hayat yaşayacağına ve yaşatacağına o kadar emindi ki...

Tüm hazırlıkları yapmıştı. Bade'nin görünce bayılacağı bahçe içinde, güzel, başka şirin bir ev satın almış, içini Bade'nin hoşuna gideceği şekilde döşemiş, evlendiklerinde yeni hayatlarına burada devam edeceğinin hayalini kurmuştu yıllardır.

Kızlar... Her gün gibi bugün de sayıklamışlardı onun adını. Daha sabah Dolunay'la bakmışlardı albümdeki resimlere. O yokken boş olan albüm kısacık bir zaman diliminde hepsinin mutlu resimleriyle dolup taşmıştı.

Dolunay hala sadece ona anne diyordu. Kızlar ise evde Bade Kuralları diye bir liste hazırlamışlardı ve her hafta sanki o yanlarındaymış gibi listeyi değiştiriyorlardı. Bir gün yanlarına geldiğinde onun takdirini almak, ona sıcacık sarılmak, onunla eskisi gibi vakit geçirmek dünyada istedikleri en büyük şeydi. Şimdi onlara Bade'nin gelmeyeceğini nasıl söyleyebilirdi ki?

Yanıbaşında uyandığı günleri hatırladıkça kalbi şiddetli bir arzuyla yanıp tutuştu. Bade onu bıraktığı gibiydi hala gözünde. Değişmiş olabileceğine inanmak istemiyordu.

Dövmeci iğneyle işlemine devam ederken bir kez daha acıyla gözlerini yumdu. Gözlerini kapattığı an yanağını ıslatan yaşlar, içindeki tarifsiz hüznün kanıtıydı. Nefesini kesen başka bir acı bilmiyordu.

Aslında ona attığı tokat onunla ilgili kurduğu tüm hayallerine bir darbe gibi inmişti. Neşeli sesinin eskisi gibi sabahlarını, akşamlarını süslemesini beklerken şimdi bir başkasından hoşlandığını, başka biriyle evlenip başka birinden çocuk yapacağını söylemesi ona olan sevgisini, hayatını kana bulamak için oldukça yeterli bir sebepti.

Artık Atilla yoktu, Tolga yoktu, sadece ikisi vardı. Bunu onun da kabullenmesi gerekiyordu. Bu biraz zaman alacaktı ama mutlaka kabul edecekti.

Şeklin sonlarına gelirken acıya tahammülü de iyice artmıştı. Bu da asıl kederini daha net bir şekilde hatırlamasına sebep oluyordu. Dövmeci işlemini bitirdiğinde uzun uzun baktı avuç içine, bileğine. Baktıkça kahroluyordu.

Kendini toparlayıp eve dönmesi uzun sürdü.
"Baba." diye sarıldı Dolunay kapıyı açar açmaz üzerine atlayıp. Yüzüne bakmaya bile cesareti yoktu Cesur'un. Sessizce gülümseyip ona sıkıca sarıldı.

"Cesur Bey oğlum, hoş geldin." Lütfiye bir terslik olduğunu anlamıştı. Elini görünce gözlerini kocaman açıp, Dolunay'ı gülümseyerek nazikçe bahçeye, babaannesinin yanına gönderdi.

Ardından Cesur'a telaşla döndü. "Eliniz..."

Cesur gözlerinden damlayan birkaç damla yaşla eline baktı.
"Ben biraz odamdayım."

Bade'yle ilgili bir sıkıntı olduğunu anlaması çok uzun sürmemişti Lütfiye'nin. Cesur'u başka hiçbir zaman böyle göremezdi çünkü.

Bade ismini içinden geçirdiğinde onun bile gözleri doluyordu. Öyle alışmıştı ki onun bu evdeki varlığına. Bade'ye kıyamıyordu ama Cesur'u da böyle görmeye dayanamıyordu.

Görevimiz Mutluluk 2Where stories live. Discover now