26- Uyanış

522 36 0
                                    

Adımı seslenen kadın Jenny. En küçük çocuğuna masaj terapisi için geliyor bana.

"Merhaba."

Sarılıyor. Sanırım tanıdığım herkese bu sarılma huyumu bulaştırdım. Malum burada sarılmak kişisel alan ihlaline giriyor ve dolayısıyla aileden olmadıkça kimse kimseye sarılmıyor.

"Küçük Amy nasıl?" diye soruyorum hemen. Aksanım buraya geldiğim ilk aya göre oldukça iyi.

"Sayende çok çok iyi. Seni tanıdığımız için çok şanslıyız."

Kolunu sıvazlıyorum gülümseyerek. "Teşekkür ederim. Ben de öyle." Gözlerim bir yandan etrafı aramaya devam ediyor.

"Vaktiniz varsa ilerideki kafede çalışıyorum. Bir şeyler ısmarlayabilirim."

Aklımda Kenan'la ilgili onca soru ve cevap varken üstelik onu bulmak için bu kadar acele ederken...
"Çok naziksiniz. Birkaç işim var. Bitince uğrarım belki."
Kırmaya yüreğim el vermiyor onu.

"Tamam. Bekliyorum. Görüşmek üzere." İçimdeki yangından bihaber gülümseyerek uğurluyor beni. Tekrar sarılıyor gitmeden.

"Görüşürüz."

Yana döne Kenan'ı aramaya devam ediyorum hemen sonra. Parkın içinden geçip karşıdaki büyük çam ve çınar ağaçlarının arasında bulunan yapay gölün olduğu kısma giriş yapıyorum.

Az ilerideki iskelede Kenan'ı görünce panikle geniş gövdeli bir ağacın arkasına saklanıp kalbimin sakinleşmesini bekliyorum bir müddet. Zira yerinden çıkacak da ben elimle zor zapt ediyorum kendisini.

Kısa bir an sonra yeniden onu izlemeye koyuluyorum. Yalnız değil. Yanında bir kadın var. Kadının yüzü bana dönük. Bakışları yanlış anlaşılacak derecede tutkulu. Kenan'a oldukça yakın bir mesafede duruyor.

Onu bir yerlerden anımsıyor gibi oluyorum. Nereden olabilir diye düşünürken Sude'nin bizi davet ettiği şu olaylı yemekte gördüğüm aklıma geliyor. Hoş kız. Gün toplatılarında, görücüye çıkan kızlara, teyzelerin beğenilerini belirttiği şekilde; sülün gibi.

Annemin günlerinden biliyorum. Evlenmek isteyen kızlar günlerde boy gösterir, hünerlerini sergiler, beden diliyle artık evlenmek istediklerini belli ederlerdi. Sorsan; 'Ay yok canım, daha var, şu an asla evlilik düşünmüyorum.' derler ama birkaç ay içinde mutlaka evlenirlerdi.

Alın yazısı da bazılarına, devletteki kadrolu elemanların kurumlar arası değişikliğinde olduğu gibi torpil geçiyor. Bu konuda oldukça şanssızım demek bile basit kalıyor bana artık.

Sırtımı ağaca dayayıp derin bir nefes bırakıyorum. İçim cayır cayır yanıyor, ruhum can çekişiyor sanki. Onun umrunda değilim, hiç olmamışım. Meğer hayatında umursadığı, ruhunu okşadığı, onun için bir anlam ifade eden başka biri varmış. Zamansız kayboluşları, habersiz gidişleri, bakışlarındaki çıkmazlık meğer bundanmış.

Sırtımdan soğuk terler akmaya başlayınca olduğum yere çömeliyorum. İçimde fırtınalar kopuyor. Gözyaşlarım usul usul yanağımı ıslatırken aylardır bu manzarayı görmek için mi bekledim diyorum içimden.

Onca ay boyunca ne olursa olsun, ne yaparsa yapsın onu affedebilirim diye kendimce sebepler ararken başka bir kadınla bu derece yakınlaşabileceğini görmeyi asla tahmin etmiyordum. O manzara aradığım tüm sebeplerimi susturup beni gerçek anlamda çaresiz bırakıyor.

Belki karşısına çıkmak için geç kaldım, belki de onunla hiç karşılaşmamalıydım bilmiyorum ama yine de... O gözlerde bana karşı hiçbir şey hissetmediğini kabul etmem imkansız.

Görevimiz Mutluluk 2Where stories live. Discover now