23- Kader Sayfası

476 34 2
                                    


Sude'nin kolundan tuttu Kenan.
"Eğer bana bir şey olursa ve ölmezsem yine de onu bulur musun?"

"Hey Allahım ya! Şaka mısın? Hiçbirimize bir şey olmayacak. Gidip şu işi bitirelim. Sonra araşıyor musun, buluşuyor musun, evleniyor musun neyse istediğin onu yaparsın."

Sude tedirginliğini çok belli etmese de içi hiç rahat değildi.

Herkes otele gidip hızlıca üzerini değiştirdi ve eşyalarını da alıp onlara verilen minibüs tarzı bir araca bindiler.  Sessiz geçen yolculuğun ardından bir fabrikanın deposuna ulaştılar.

Araç durdu. İki kişi araçta kalırken diğer üç kişi silahlarını kuşanıp Kenan'dan onay bekledi. Kenan ise hala düşünüyordu. Kafasındaki planı yeniden gözden geçirdi ve onlara döndü.

"Bu uğurda ölmek var, dönmek yok biliyorum; ama tedbirsiz davranıp hiçbirimiz ölmeyeceğiz. Anlaşıldı mı?!" Ses tonu da tıpkı bakışları gibi cesur ve kararlıydı.

"Anlaşıldı!" dedi herkes aynı anda.

Kenan fabrikaya önünü döndüğü sırada telefonu çaldı. Arayan bir üst amiriydi. Ona üç ayrı yerde bomba ihbarı aldıklarını ve görevlerinin iptal edilip derhal geri dönmeleri gerektiğini söylerken Kenan az ileride bir karartı gördü. Biri kaçıyordu.

"Kaçıyor!" dedi Sude de.

Herkes o yöne doğru koşuyorken "Durun!" diye bağırdı Kenan. "Herkes arabaya binsin." Sude, ve Belma zamk gibi asfalta yapışırken, Murat kaçan adamla Kenan arasında bakışıp kaldı.

"Arabaya!" diye yineledi Kenan. Herkes hızla arabaya yönelmişken çatışma başladı. Kurşunlar sıyırarak geçiyordu her birinin üzerinden.

"Siz gidin." Kenan başının üzerinden sıyrılarak geçen ve kurşun geçirmez arabaya isabet eden kurşunlardan birini zor atlatmıştı.

"Ne demek siz gidin?" Sude üzerlerine akan mermilere karşı onları savunmaya çalışırken güçlükle konuşuyordu.

"Gidin işte. Birimizin burada kalması gerek. Sizi korurum."
Sude Kenan'a bakıp gözlerini devirdi.

"Belma siz gidin biz kalıyoruz." Savunmaya geçecekleri güvenli bir yer arıyordu gözleri.

Belma korku dolu bakışlarıyla Sude'ye birkaç saniye bakakaldı. Sonra kaşlarını çattı.
"Hiçbirimiz bir yere gitmiyoruz."

"Saçmalamayın!" Sessizce tısladı Kenan. "Dediğimi yapın. Hemen!"

"Söyledik işte hiçbir yere gitmiyoruz başkan."
Murat da Sude'ye savunmada yardım etmeye başladı. Ümit ise aracın içinden silahlara karşılık veriyordu.

Birkaç dakika birkaç saat kadar uzun geliyordu hepsine. Silah sesleri bitmek bilmiyordu. Şarjörler hızla boşalırken Kenan bir yenisini daha taktı. O sırada bir yolunu bulup birbirlerini koruyarak hızlıca kendilerini araca attılar. Herkes nefes nefeseydi. Ümit direksiyon koltuğunda aracı hareket ettirip ilerlerken silah sesleri bir anda kesildi.

"Dur!" Kenan Ümit'e ani bir komut verdi. Murat ve diğerleri anlamsızca ona bakarken sesini biraz daha yükseltip öyle konuştu. "Dur!"

Ümit freni kökleyince araba hafif kaydı. Herkes Kenan'ın emrini bekliyordu. Bu sırada silah sesleri arkalarından yeniden yükselmeye başlayınca "Geri geri git!" dedi Kenan. Heyecan ve adrenalin en üst düzeydeydi herkeste.

"Çatışmaya doğru mu?" dedi Sude. Mantıksız geliyordu.

"Evet, çatışmaya doğru!"

Ümit sorgulamadan vitesi geri aldı ve hızla geri geri gitmeye başladı. Çatışmanın tam ortasındayken "Sakın durmayın!" dedi Kenan ve bir anda arabadan atladı.

Araç duraksar gibi oldu ama söylediği gibi geri geri gitmeye devam etti. Araçtaki arkadaşları buna bir anlam veremese de onu korumak için aracın tepesinden kimi gördülerse ona ateş ediyor ve onları etkisiz hale getirmeye çalışıyorlardı. Diğer tarafta da Kenan onların gitmesi için onlara süre kazandırıyordu.

O sırada Kenan'ın olduğu tarafta büyük bir patlamayla birlikte etraf gri toz bulutuyla kaplandı. Herkes aracın içine geri girdi bir anda. Kimseden çıt çıkmıyordu. Donuk bir şekilde oraya bakmaya devam ettiler.

"Kenan..." Belma beynine bir kurşun yese ancak bu kadar etki edebilirdi. Eli uyuştu, dizlerinin bağı çözüldü, öne doğru düştü başı ve yere yığılıp kaldı. Arkadaşları onu tutarken Sude Ümit'e aracı durdurmasını söyledi.

Kenan'la canları pahasına da olsa birbirlerini koruyacaklarına söz vermişlerdi. Donuk bir halde aracın zeminine çömeldi. Yüzü kireç gibi bembeyaz olmuştu. Kenan sözünü tutabilmişti tabi ama o... Eğer Kenan'ın dediğini yapmasalar belki de şu an hepsi paramparça olmuştu.

Murat ve Ümit'in gözlerinde biriken yaşlar sanki bir sarkıt gibi orada asılı kalmıştı. Sadece buruk bir acıyla yutkundular. Araçtan inip Kenan'ı aramaya başlayan ilk kişi Sude oldu. Ölü bile olsa bedeni orada bırakılmayacak kadar değerliydi.

Günümüz

Big Bang teorisi evrenin nasıl oluştuğuna dair açıklama yapan teorilerden biri sadece. Büyük patlamaya ilişkin geniş tabloda en ilgi çekici olan şey ilk patlamadan sonra evrenin yaklaşık beş buçuk milyar santigrat derecede olması. Bu da ışığın evrenin içine girmesini engelliyordu. Dev bir karanlık ve aynı zamanda ateş kütlesi.

Ne zaman ki evren soğudu işte o zaman serbest kalan elektronlar dünyanın çekirdeğiyle birleşip nötr atomları oluşturdu. Tıpkı anne karnında yeni oluşmaya çalışan bir bebek gibi.

Böylelikle bir canlının yapıtaşları olan aminoasitler proteinleri ve onlar da daha karmaşık olan moleküleri meydana getirdi. İlk canlı olarak bitkiler oluştu yeryüzünde. Çünkü yeryüzünde yaşam olması için oksijene ihtiyaç vardı.

Kenan da tıpkı evrenin büyük patlaması gibi güneşinden büyük bir patlamayla ayrılmış, ardından dev bir sıcak ve karanlık kütleye dönüşmüştü. Hala soğuyabilmiş değil. Hala gönlündeki orman yeşermemiş, hiç oksijeni yokmuş gibi; ama hala tek istediği şey Bade. Onu soğutan da, nefes aldıran da, yaşama bağlayan da tek şey o.

Büyük patlamadan sonra arkadaşları buna sebep olanları tek tek etkisiz hale getirirken Kenan'ı ağır yaralı bir halde bilinçsiz bir şekilde yerde yatarken buldular. Mucize eseri kurtuldu Kenan. Neden ölmediğini yıllar sonra Bade'yi o eğlence yerinde tek başına gördüğünde ancak anlayabilmişti. Daha onunla olan kader sayfaları henüz kapanmamıştı.

Aylarca fizik tedavi aldı ve doktor kontrollerinden geçti. Tedavilerinin çoğu güvenlik nedeniyle gizli olarak sürdürülüyordu. Tam anlamıyla iyileşmesi de iki yılını aldı. Koskoca iki yıl, zamanı hızlı yaşayan biri için çabucak geçse de tedavi merkezinden hiç dışarı çıkamayan biri için iki yüz yıl kadar uzundu bu. Bir de hasret çektiği insanlar varsa...

Bu süre içerisinde arkadaşlarının yardımıyla kardeşinin yerini buldu. Kafasındaki eksik yapbozlardan biri daha oturmuştu yerine. Geriye yapmak istediği son bir şey kalmıştı. O da  kızı bulup onunla evlenmek.

Kenan uyanır uyanmaz o kızı sormuştu da Sude'ye, Sude kızın tüm bilgilerini aldığını fakat iyileştiğinde ona vereceğini söylemişti. Ona bir amaç veriyordu ki çabuk toparlanabilsin.

Öyle de olmuştu. Kenan bunu duyunca heyecandan kalbi ağzının içinde atmıştı sanki. Kesintisiz sekiz saat uyumak kadar enerjik ve mutlu hissetmişti o an kendini. Şimdi o anı hatırlayınca...

Derin bir nefes alıp acıyla gülümsedi. Ardından oturduğu yerden geriye doğru yaslandığı büyük cama kafasını vurarak ağlamaya başladı.Bu onun için oldukça zor bir karardı. Kardeşi arada olmasa belki şimdi çoktan onunla...

Yanında durduğu her an ona sarılmamak, onu öpmemek, o muhteşem kokusunu içine çekmemek için kendini zor tutuyordu. Bade onun her şeyiydi. Daha fazla başka bir şey saklamak istemiyordu ondan.

Onu mutlaka bulacak ve karşısında uyanmasını beklediği kardeşine rağmen onun, yanında kalmasını sağlayacaktı.

Görevimiz Mutluluk 2Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang