1-Üç Günlük Evlilik

26.4K 252 68
                                    

İnsan dünyaya gelir, doğar, büyür ve çocuk olurdu. Hatta doğar ve büyümeden bile bir çocuk olurdu. Çünkü her doğan bebek bir anne ve babanın evladıydı.

Zaman geçince bazıları daha çok büyür ve yetişkin olmaya başlardı. Bir meslek sahibi, bir anne, bir baba...

Bazıları da zaman geçse bile hala çocuk kalırdı. Ne olursa olsun büyüyemez 'insanı yaşı değil yaşadıkları büyütür' sözüne bile karşı gelerek devam ederdi hayatına.

İşte ben tam da o kızdım. Ne olursa olsun hep çocuk kalmıştım. Döktüğüm göz yaşları da yaşadığım olaylarda büyütmemişti beni. Herkese inat savaşmış, büyümemek için bir çocuğun ısrarı kadar uzun bir süre diretmiştim.

"Sen hala oyun mu oynuyorsun?!"

Konağın bahçesinde yankılanan öfkeli sesle avucumun içindeki taşı daha sıkı tutup başımı yukarı kaldırdım. Terastan bana kızan adama bakıp "Evet." dedim sakince.

Fazla sinirliydi bu adam. Canı sıkıldıkça resmen bağırıyordu.

"Bir de evet diyor. Sen beni delirtmek mi istiyorsun?"

"Hayır." deyip gülümsedim. "Oyun oynamak istiyorum. Sek sek oynamak ister misin sen de? Belki biraz sakinleşirsin."

Bana kaşlarını çatarak baktı ve bağırdı.

"Leyla Abla!"

Neden çalışanlardan birinin ismini söylemişti? Ben bu adamı anlamıyordum.

Leyla abla koşarak yanına gitti.

"Götür mutfağa yemek falan öğrensin." deyip beni gösterdi.

"Yemek yapmak istemiyorum." dedim ellerimi belime yerleştirirken. "Hem nerede görülmüş Seçkinlerin gelininin yemek yaptığı?"dedim imayla. Bu adam ve annesinin saçma görüşleri beni deli ediyordu.

"Seçkinlerin gelininin sek sek oynadığı nerede görülmüş asıl? Sen beni delirtmek mi istiyorsun?"

"Bak!" deyip taşı attım ve 4 sayısının olduğu kutuya geldi. "Şimdi oynayayım da gör." deyip 1,2 ve 3 sayısını tek ayak üstünde zıplayarak geçtim. 5 sayısına bastım ve altıya geçerken yine tek ayak üzerinde durdum. 7 sayısında sol, 8 sayısında ise sağ ayağım bulunurken hızla arkama döndüm ve burnumun dibinde beliren adamla adeta yerimde zıpladım.

Bağırmak istedim fakat eliyle ağzımı kapattı.

"Çocuk gibi her şeye çığlık atıp durma. Yürü içeriye. Senin yüzünden ailemize laf gelecek."

Elini ağzımdan çekip "Oyun oynuyorum. Ne lafı gelebilir?" diye sordum.

"Park mı burası? Ne oyunu? Gir diyorum içeriye."

Bir şey söylemeden öfkeli adımlarla içeri girdim. Beni buraya getiren sanki o ve ailesi değilmiş gibi bir de ne yapsam beğenmiyordu? Madem beğenmeyecektiniz ne diye getirdiniz buraya?

İçeri girip salona oturdum. Televizyonu açıp kanallar arasında gezme gereği bile duymadan çok sevdiğim çizgi film kanalını açtım. Daha sonra koltuktaki yastığın birine yatıp diğerine sıkıca sarıldım ve izlemeye başladım.

Kız, arkadaşıyla yakalamaca oynarken Önder aniden kumandayı alıp televizyonu kapattı. Yaptığı kaba harekete göz devirdim.

"Üç gündür aynı saçmalık. Oyun oynayamıyorsan çizgi film izliyorsun onu da yapamıyorsan hikaye okuyorsun. Kaç yaşındasın sen beş mi?" dedi sinirle.

"Madem bu kadar saçma neden benimle uğraşıyorsun?" dedim yattığım yerden doğrulurken.

"Uğraşman gereken işlerin yok mu mesela? Niye tek derdin benmişim gibi her yaptığımı kontrol edip engel olmaya çalışıyorsun?"

GÜL Hanım Where stories live. Discover now