-VI-

38 3 0
                                    

Ertesi sabah yatakhanenin gürültüsüne uyandığımda başımda hafif bir ağrı var ama çok da fena hissetmiyorum. Yani akşamdan kalma birine göre pek de fena sayılmaz. Yataktan kalkıp geriniyor ve gözlerimi ovuşturarak esniyorum. Ama elimi indirmemle yatağın ayak ucundaki havluyu kapıp banyoya fırlamam bir oluyor. Aynaya bakınca irkilmekten kendimi alamıyorum.

Az önce akşamdan kalma birine göre fena sayılmadığımı mı söylemiştim? Unutun. Göz makyajı harikalar yarattığı gibi tam tersini de yapabiliyormuş. Nihayet ellerim ve gözlerimdeki siyah lekelerden kurtulduğumda bir yandan yüzümü kurularken birkaç kıyafet almak için yatakhaneye geri dönüyorum.

Yatakhaneye girdiğimde Fedakâr Kızın burnundan soluyarak, ona yardım eden iri yarı bir transfer olan Al ile çarşaf ve yastık kılıflarını sökmekte olduğunu görüyorum. Al kırmızı lekeli çarşafları çöpe atıyor ve ikisi beraber çıkıp gidiyor. Peter ıslık çalarak zaten düzgün olan yatağını düzeltiyor.

"Bu işten bu kadar zevk alıyorsan benim yatağımı da toplasana" diyorum kollarımı bağlayıp Fedakarın yatak direğine yaslanarak.

Peter kafasını kaldırıp bana bakınca "O gitti" diyorum. "Artık o yastığa eziyet etmeye bir son verebilirsin"

"Onaylamıyormuş gibi bir halin var" diyor.

Omuz silkip yatağıma gidiyor ve eğitim için doğru dürüst bir şeyler bakınıyorum. "Onaylamamak mı? Hadi oradan, zaten evimde de üstünde kocaman, kırmızı bir 'kasıntı' yazan bir mobilya olmadan yapamıyordum, dekor zevkime uymuyor" diyorum.

"Sanki seni çok ilgilendiriyormuş gibi, gece yarısı karanlık oluyor zaten görmezsin"

Hı?

"Of..." Ona bakmadan sırıtarak kafamı iki yana sallıyorum ve taytımı, askılı tişörtümü ve göz kalemimi alıp doğruluyorum. Sonra boş elimle gayet sinir bozucu olduğuna emin olduğum bir hareket yaparak Peter'ın saçlarını dağıtıp "Uvvv... Merak etme, sen de büyürsün bir gün" diyor ve sırıtarak banyoya gidiyorum.

Yalnız, kapıdan girmeden hemen önce, Peter homurdanarak saçlarını düzeltirken arkama dönüp bakıyor ve onun sinir olmuş bakışlarına karşın elimle bir öpücük gönderiyorum. Gırgırına. Karşılık olarak suratını buruşturuyor.

Tabi eğitime gitmeden önce biraz kahvaltı yapabilmek için aceleyle yatakhaneden çıkarken birinin bana çelme takıp "büyürüm tabii" diyerek saçlarımı karıştırmasını beklemediğim için şap diye yere yapışıyorum.

"Seni..."

Yemekhaneye gidene kadar Peter'ı kovalıyor ve nihayet yemekhane kapısında yakalıyorum. Ama tam o sırada bir kek dağının ardında kaybolmakta olan Uri'yi -ve büfede tek bir dilim bile kalmadığını- görünce çok iyi bir arkadaş olduğumdan onun erken yaşta göbek yapmasına engel olmak adına, seninle sonra hesaplaşacağız anlamında Peter'a parmağımı sallıyor sonra sırıtarak Uri'nin yanına koşturuyorum. Uri de o arada beni görüyor ve gözleri dehşetle açılırken ağzına elinden geldiği kadar çok kek tıkıştırmaya çalışıyor ama onun o koca ağzının bile bir sınırı var değil mi?

***

Molly çenesine bir yumruk daha yiyor.

Yanılmışım. Edward o cüssede bir erkeğe göre fazlasıyla hızlı. Yine de halledemeyeceğim bir şeye benzemiyor. Sadece biraz...

"Pişt..."

Peter'ın arkamdan yavaşça yaklaştığını fark etmemişim. İrkilsem bile bunu fark ettirmiyorum.

"Hmm?"

"Akşama bir işin var mı?"

Dudaklarımı büzüyor ve bir süre düşünüyormuş gibi yapıyorum.

SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin