-XIX-

21 1 1
                                    

Simülasyon kafamın içinde üretiliyorsa ve ben Nane'i orada bulacağımı nedensizce biliyorsam onu bir bakıma ben yarattım demektir. Şimdi bu, simülasyonun içinde bir şeyleri yaratabileceğim anlamına mı geliyor? İşin aslı evet, en başından beri korkularımı ve engellerimi benim beynim yani ben yaratıyordum zaten. Şimdiki soru: Korku haricinde daha neler yaratabilirim? Bu düşünce beni aynı anda hem ürkütüyor hem heyecanlandırıyor.

Tori'nin konsantrasyonla kasılmış yüzündeki her bir damla teri seçebiliyorum. Çekik gözlerinin üstündeki biçimli kaşları hafif çatılmış, yarım topuzu o kadar sıkı ki şakaklarındaki ince deri bile gergin duruyor. Acıyı unutabilmek için Tori'nin yüzündeki ayrıntılara odaklanarak dikkatimi dağıtmaya çalışıyorum ama nafile. İğne boynumu çok fena yakıyor. Özellikle damarların üstünden geçerken. Bir yandan yutkunmamak için çaba sarfederken gözlerimi kapatıp rahatlamaya çalışıyorum.

Şimdiye kadar toplamda üç simülasyona girmişim. Neden olduğu karmaşayla kıyasladığımda, bayağı azmış.

Bugünkü simülasyondaysa, fena halde yanlış giden bir şeyler olduğunu biliyorum. Sadece farkındalık konusundan bahsetmiyorum, Eric'in ve Dört'ün tepkisinden bunun doğru bir şey olmadığını zaten hissettim. Beni rahatsız eden bir şey daha var. (Sanırım bugünkü simülasyonda çok fazla şey ters gitmiş) Şimdi bile düşündüğümde yüreğim ağzıma geliyor.

Olan bitenin bir rüya olduğunu sandığımdan, bildiğim her şeyi Nane'e yumurtlayıvermeme ramak kalmıştı.

Bu tehlikeliydi. Tehlike ne kelime, şayet bu gerçekleşseydi sonuçları benim için felaket olurdu! Korku simülasyonu aslında dürüstlük serumundan pek de farklı değildi. İkisi de insanı çırılçıplak bırakıyordu. Henüz karşıma çıkmayan en büyük korkularımdan birinin sırlarımın her yere yayılması olduğunu düşününce de...

Her an her şeyin olabileceği gerçeği geç de olsa kafama dank etmişti.

Bugün her şeyi söylemiş olsam ne olurdu? Nane, konuşmaya çalıştığımda bana engel olmasaydı? Liderlerin hoşuna gitmezdi eminim. Bana ne yaparlardı? Öldürürler miydi? Neden olmasın. Bu insanlar birbirimizi gözünden bıçaklamamızı bile umursamamışlardı. Christina'nın kanyondan aşağı sarkmak zorunda bırakıldığı günü de unutmuş değilim. Burada kural diye bir şey var mıydı ki? Varsa bile çok iyi gizliyorlardı. Birileri beni kimse yokken kanyona ittiriverse kim ne yapabilirdi, hatta yapardı ki? Hele ki o birileri imtiyazlı birileri olursa. Hele ki o birilerinin yanında olma ihtimalimi tek bir tanesi haricinde hiçbir arkadaşım bilmiyorsa. Hele ki o birileri kontrolü bizzat eline almak istiyorsa. Lynn yine haklıydı sanırım, ben hiçbir zaman normal birini seçemiyordum.

Zihnimde yarattığım Nane bana engel olmuştu. Simülasyonumda her şeyin sembolik bir anlamı olduğuna göre, belki de o, benim sağduyulu tarafımı temsil ediyordu. Ama Nane her zaman orada olmayacaktı.

Şimdiye kadar fark ettiğim kadarıyla zihnimdekileri kaybettiğimde bile tenimdekiler yok olmuyordu. Görünümüm değişse bile dövmelerim hep oradaydı, sanki kol veya bacağın her zaman orada olduğu gibi. Dövmelerimle bu kadar mı bütünleştim acaba diye düşünmeden edemesem de (hepsini özel bir anımda yaptırdığımı da hesaba katarsak) konumuz bu değildi. İlginç olduğu gerçeği bir yana, kullanışlı da olabilirlerdi. Bana simülasyonlarımda birtakım şeyleri hatırlatabilirlerdi, kontrolü elime almanın ilk adımı. Fikri birazda ilk simülasyondan almıştım. Ne de olsa, bileğimdeki dövmeleri görmek hafızamı biraz olsun yerine getirmişti. Sonuç olarak ben de boynuma bir dikenli tel dövmesi yaptırmaya karar vermiştim. İçeride tutulması gereken şeylerin olduğunu her an hatırlatması için. Zaten çoğu simülasyonumda yansıtıcı yüzeyler fazlasıyla bulunuyordu.

SIRWo Geschichten leben. Entdecke jetzt