-X-

47 2 5
                                    

Bugün ziyaret günü.

Yatakhanedeki büyük boy aynasına bakıyorum. Evden ayrılalı ne kadar oldu? Günlerin hesabını tutmadım. Tutmak da istemedim. Ne anlamı var ki? Zaten bu hesabı tutmayı bir gün bırakmayacak mıyız? Yaptığım tek şey anda kalmaya çalışmak oldu. Çünkü anın gerisinde kalırsam yetişememek ilerisinde gidersem bekleyememek tehlikesi vardı.

Derin bir nefes alıp göz kalemimin kapağını kapatıp aynadan biraz uzaklaşıp kendimi süzüyorum. Hiçbir zaman dürüstler gibi giyinmedim ama evdeyken kesinlikle daha farklı görünürdüm. Üstten ve alttan koyu çekilmiş göz kalemim kaplanların gözlerinin çevresindeki deseni andırıyor. Rimel ve koyu gri tonlarındaki göz farı zaten iri olan gözlerimi daha dikkat çekici yapmakla kalmıyor, aynı zamanda daha tehlikeli görünmemi sağlıyor. Son zamanlarda ruj kullanmaya da başladım. Vişne çürüğü parlatıcı rujumla tamamlanan koyu makyajım ve sol kaşımdaki top ve halka şeklindeki pirsinglerim ile gerçekten tanınmaz haldeyim. Saçlarım eskisine kıyasla daha kısa. Artık belimde değil omuzlarımda bitiyor. Saçlarımı sol yanıma yatırıp, sağ kulağımın üstünde kalan kısmı küçük örgüler halinde toplayıp serbest bıraktığımdan, sağ kulağımın üst tarafında parlayan gümüş renkli, kulağımı iki yerinden delip geçiyormuş gibi görünen ok şeklindeki yeni pirsingimi açıkta bırakıyor. Boyundan askılı siyah bluz ve taşlanmış siyah kot şort giyiyorum. Bluzun sırtı belime kadar dekolteli ve kürek kemiklerimin arasındaki yeni dövmemi sergiliyor. Tüm bu tipik cesurluk askeri görünümüm dizlerimin bir karış altında biten siyah çizmelerim ile tamamlanıyor.

Görünüşüme nasıl tepki vereceklerini düşünüp (çünkü dürüstler asla tepkilerini içlerinde yaşamazlar) kendi kendime kıs kıs gülerken bir yandan aynadaki yansımalarından sessiz sedasız giyinen transferleri süzüyorum. Odadaki gerginlik o kadar yoğun ki elle tutmak işten bile değilmiş gibime geliyor.

Yatakhane kapısı açılıyor ve Eric içeri giriyor. "Dikkat!" diye bağırıyor gözünün üstüne düşen bir tutam saçı üfleyerek uzaklaştırırken. "Bugünle ilgili birkaç tavsiyede bulunmak istiyorum. Mucize olur da aileleriniz sizi ziyaret etmeye gelirse..." adayların yüzlerine bakıp sırıtıyor "Ki bundan kuşkuluyum. Duygulanmamanız sizin hayrınıza olur. Böylesi hem sizi hem onların işini kolaylaştırır. Burada kandan önce topluluk sözünü çok ciddiye alırız. Ailenize bağlılığınız, topluluğunuzdan memnun olmadığınız anlamına gelir ki bu da büyük bir utanç kaynağıdır. Anlaşıldı mı?"

Sanki Eric'in konuşması benim için hiçbir şey ifade etmiyormuş gibi, sanki beni hiç rahatsız etmiyormuş gibi umursamaz tavırlarla yatağımın üstündeki dağınık kıyafetleri toplamaya girişiyorum. Burada anlamadıkları şey şu ki, topluluklarımız, unutulmaktan korkan, sürekli ona bağlılığımızı sergilememizi isteyip mızıldanan obsesif, kıskanç ve bayağı bir sevgili değil.

Yatakhane yavaş yavaş boşalıyor. Tam da çarşaflarımı düzeltmeye girişmişken Eric'in konuştuğunu duyuyorum.

"Dövmen" diyor. "Yeni mi?"

Eğildiğim yerden kafamı çevirip arkama bakıyorum. Eric, Peter'ın yatağına yaslanmış bana bakıyor. Ne kadar zamandır orada duruyordu acaba diyen iç sesimi görmezden gelip yerimde doğruluyorum ve "Evet" diyorum. "İki gün oldu."

"Sana yakışmış"

"Biliyorum"

Bir an sessizlik oluyor.

"Sen hiç teşekkür etmez misin çömez?"

Niçin teşekkür edecekmişim? Eric'e karşı hiddetle dolup taşmama rağmen belli etmemek için yoğun çaba sarf ediyorum.

"Hayır" diyorum yüzümü ona dönüp boynumu dikleştirerek "Etmem"

Eric sırıtarak kafasını sallıyor "Tabii etmezsin" diyor "Yine de öncekinden daha yerinde bir karar olduğunu söylememin bir sakıncası yoktur herhalde" diye ekliyor dövmemi kastederek.

SIRWhere stories live. Discover now