Asılı duran kolye ∘ 5

4.2K 338 244
                                    

"Ne avcısı tam olarak?" diye fısıldadım yüzümü onun kulağına doğru götürürken. "Doğa üstü canlıları mı avlıyorsun?"

Ares taksiciye kısa bir bakış attıktan sonra sağ elini benim sol dizime koyup canımı yakmayacak şekilde hafifçe sıktı. "Bunu şimdi konuşmayalım istersen."

Kafamı sallayarak geriye çekildim fakat gözlerimi Ares'in yüzünden alamıyordum. Sert bir yüzü vardı, beyaz teni beni ürpertiyordu ama en çok sarı gözlerinden korkuyordum. Gri saçları dağınık topuzdu. Gözlerimi kollarına indirdim, gri kırışık bir gömlek giymişti. Kol kasları o kadar büyüktü ki her an gömleğin kol kısmı yırtılacak gibi duruyordu. Yavaşça bacaklarına indirdim gözlerimi. Uzun ve kaslılardı, çok güçlü olduğu tek bir bakışta bile fark ediliyordu.

Gözlerimi onun vücudundan çektiğimde tam olarak ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Bu kadar sakin karşılamam beni güldürmüştü. Ares'in gözleri bana döndüğünde bir elimle ağzımı kapattım. "Üzgünüm, sadece..." Bir kez daha güldüm. "Bu çok tuhaf. Kendimi fantasik bir kitapta gibi hissediyorum."

"Bunun için daha çok erken." diye mırıldandı Ares elini dizimden yeni yeni çekerken. Camdan dışarıya baktığımda kendi evimi gördüm. Ares de çantanın içinden benim cüzdanımı çıkarıp içinden parayı aldı ve taksiciye verip indi. Hemen ardından da ben indim ve onu takip etmeye başladım. Ares güvenlik kulübesine baktı, içi boş olan güvenlik kulübesine. "Koruyucu yok mu?"

"Koruyucu demiyoruz biz ona, güvenlik diyoruz." Demir kapıyı açıp ilk adımı attım. "Aidat parası fazla gelince güvenliği istemediler." Çantama uzanıp kartı ve anahtarı çıkarttım. Kart ile giriş kapısını açtıktan sonra asansöre yöneldim ve Ares'in de yanıma gelmesini bekledim. Pek gelmek istemiyordu. "Gelmeyi düşünüyor musun?"

"400 kiloya kadar taşıyormuş sadece." diyerek asansörün kenarında takılı olan kağıdı gösterdi.

"Ve?" diyerek tek kaşımı kalırdım.

"Ben 500 kiloyum." dediğinde gözlerim kocaman açıldı ve baştan sona onun vücuduna baktım. Benden büyüktü, normal bir insana göre çok fazla kaslıydı ama 500 kilo olmasına imkan yoktu. Taş çatlasın 110 kiloydu.

"Sizin ölçü birimizin ile bizim ölçü birimimizin aynı olduğunu sanmıyorum." diyerek ona güvence vermeye çalıştım. "Gel hadi, sorun çıkmayacaktır."

Ares asansöre bindiğinde kapı kapandı ve hareket etmemizi bekledim ama yirmi saniye sonra ışıklar kapandığında, "Kahretsin." diye mırıldandım. "Gerçekten 500 kilo olamazsın." Ne kadar göremesen de Ares'in bana baktığını hissediyordum.

"Ne olacak şimdi? Bozuldu mu bu saçma alet?" Ares bana yaklaşıp elini belime koydu ve beni kendisine çekti. "En önemlisi, tehlikeli mi?"

"Tamam, sorun yok." diyerek bedenimi onun bedeninden çektim ve kat numarama bastım. "Düğmeye basmayı unutmuşum, bundan dolayı burada kaldık." Işıklar yandı ve asansör yukarıya doğru çıkmaya başladı. Otuz saniyede katıma gelmiştik.

Anahtarı sağ elime alıp kapımı açtım, içeriye girmeden önce ayakkabılarımı çıkarıp dolaba koydum ve gerime dönüp Ares'in büyük botlarına baktım. "Onlarla evime giremezsin."

Ares bir şey demeden sessizce botlarını çıkarttı ve benim ayakkabılarımın yanına koyup eve girdi. Kapıyı kapatıp salona doğru adımlamaya başladı, gözleri ile evimi iyice taradı fakat tek bir yere bakmamak için çaba sarf ediyordu.

Banyo kapıma.

Acaba küvetim hâlâ kanımla mı kaplıydı?

Adımlarımı banyoma çevirip kapıyı açtım ve banyoma baktım, tek bir kan bile yoktu. Banyom tertemiz olmuştu, her yer silinmişti. "Beni kimin kurtardığını biliyor musun?" diyerek gözlerimi Ares'e çevirdim. "Kimin haberi olmuş da beni hastaneye yetiştirmişler."

pandora , GAYWhere stories live. Discover now