Yalan laneti ∘ 18

2.8K 296 154
                                    

Kulübeye geri döndüğümüzde Ares sırtındaki adamı aşağıya indirip sandalyeye sağlam bir şekilde bağlamıştı. Beni bağladığı gibi gevşek ya da az düğümlü değildi. Çok sıkı ve 4 farklı iple bağlamıştı. Hemen sonra yukarıya tekrardan çıkmıştık. Yol boyunca benimle hiç konuşmamıştı hatta yüzümü bile bakmamıştı. Utangaçlıktan mı yoksa gerçeği öğrenmeme bozulduğu için mi anlayamamıştım fakat gözlerime hiç bakmaması hoşuma gitmemişti. "Ares." diyerek onun karşısındaki koltuğa oturdum. "Görücü usulü zorla birbirleri ile evlendirilmiş çiftler gibi durmadan birbirimizden kaçacak mıyız?"

Ares'in gözleri sonunda bana dönmüştü, birkaç saniye baktıktan sonra iki kaşını kaldırdı. "Ne yapmamı istiyorsun?"

"Bilmiyorum." diyerek öne doğru geldim. "Daha önceleri ne yapıyorsak onlara devam edebiliriz. Aramıza mesafe koyma yeter."

"Hayır, hayır, aramıza mesafe koymuyorum." Ares içine derin bir nefes çekti, onun için ne kadar zor bir konuşma olduğunu görebiliyordum. "Sadece hem sana hem kendime zaman tanıyorum." diye mırıldandı Ares benim duyabileceğim bir şekilde. "Benim için zor ama senin için daha zor olduğunu biliyorum."

"Ben de bunun tam tersini düşünüyordum." diyerek uzanıp Ares'in sol elini iki elimle tuttum. Ares donakalmış bir şekilde ellerimize bakarken tebessüm etmeden duramadım. Her bir temasım onu geriyor ve mutlu ediyordu. "Yıllarca benim acımı çektin sonrasında beni buldun ama ben tek bir şey bile hatırlamadığım gibi bir de senden kaçmaya çalıştım. Kim bilir ne kadar yanmıştır canın."

Ares içten bir gülümseme ile gözlerini bana çevirdi. "İşte sana bundan dolayı aşığım." diyerek itiraf etti Ares. Her ne kadar bilsem de bu itirafı onun dudaklarından duymak beni tuhaf hissettirmişti. "O kadar anlayışlısın ki, çoğu zaman hayran kalırdım bu özelliğine."

"Kaç yıl evli kaldık?" diye sordum kendime hakim olamayarak. Bu konu onu üzer miydi yoksa gülümsetir miydi emin değildim ama geçmişimizi merak ediyordum. Neyse ki Ares'in yüzünde hüzün değil tebessüm oluşmuştu.

"Yıl değil, maalesef o kadar kalkamadık." Sıkı sıkı tuttuğum eli heyecandan hafifçe titremeye başlamıştı. "6 ay evli kalabildik fakat 2 yıl sevgili olduk. Ondan öncesinde de 1 yıl avcındım."

"Bu avcı olayının evlilikle bir alakası var mı?"

Ares kafasını iki yana salladı. "Avcıların sayıları oldukça azdır Demir. Avcılar doğdukları andan itibaren eğitim alırlar. Bizler en az 8 dili ana dilimiz gibi konuşabiliriz, tüm silahları kullanırız ve tüm dövüş tekniklerini biliriz. Daha sonrasında ülkenin prensi ile bir düello yaparız. O prens avcılar arasında en güçlüsünü seçer ve o saatten sonra avcının avı olur. Seçilen avcı avına bağlama büyüsü yapar fakat bunun aşkla bir alakası yoktur. Yaraların benim yaralarım olur, kanın benim kanım olur, acın benim acım olur. Eğer sen ölürsen ben de ölürüm."

Kaşlarım çatılmıştı, sona kadar iyi gidiyordum fakat son cümle kafamı karıştırdı. "Anlamadım, ben öldüm değil mi? O zaman sende mi öldün?"

Ares kafasını iki yana salladı. "Eğer prens avcısıyla arasındaki bağlanma büyüsünü kırarsa av ölse de avcı ölmez ve sen benim haberim yokken aramızdaki o bağı kırmışsın."

"Bu durumda öleceğimi biliyordum?" diyerek tek kaşımı kaldırıldım. "Sen ölme diye aradaki büyüyü kırdım?" Ares sessiz kaldı, anlaşılan bu durum için bana oldukça kızgındı ama bir şey diyemiyordu veya demeye kıyamıyordu. "Aradaki bağı kırdıysam yara izleri nasıl oluşuyor sende?"

"Bağı kırmak ve yok etmek arasında fark vardır. Bağı yok edersen tüm bağlantı kopar ve bu durumda avcı hasta olup bir hafta içinde ölür fakat bağı sadece kırarsan aldığın yara izleri, acılar devam eder fakat sen ölünce ben yaşamaya devam ederim. Bu yüzden haberim olmadı zaten bağı kırdığından. Benim için kendini feda ettiğinde anladım o bağı kırdığını. Sonrasında sen ölüp ben kaldığımda tamamen kabul ettim bu acı gerçeği."

pandora , GAYWhere stories live. Discover now