Kendi dünyana hoş geldin ∘ 7

3.3K 333 155
                                    

Ve yine aynı yerdeyim. Ormanın içi. Gözlerimi kapatıp içime üç kez derin nefesler çektim, bu sefer bedenimin kontrolü benim bilincimde olmalıydı. Gözlerimi yavaşça açtığım ilk gördüğüm şey tepemde uçan o büyük karga olmuştu. Sağ elimi hızla göğsüme götürdüm, kolyeyi tutup kendimi güçlü hissetmek istemiştim ama yine boynumda yoktu.

Kendimi tamamen yalnız hissetmeye başladığımda o büyük renkli ağaçların tepesine konan kara kargalar bana yalnız olmadığımı hatırlatmışlardı. Bir tanesi uçuyor, diğerleri sadece beni seyrediyorlardı. Bir adım attığımda kargaların hepsi aynı anda kafalarını yana yatırıp beni o şekilde seyretmeye başladılar.

Bir adım daha attım, bu sefer daha iyi kontrol edebiliyordum. Ares bana ne yapmam gerektiğini söylememişti, kontrol etmeye başladığımda ne yapacağını anlayacaksın zaten diyerek beni çıkmaza sokmuştu. Büyük ormanda, bir rüyanın içinde, tepemde kargalar varken ne yapacağım konusunda emin değildim.

Dikkatlice etrafıma bakınmaya başladım, burası benim dünyamdan çok daha farklı bir dünya. 30 metreyi aşan ağaçların yaprak renkleri farklıydı. Mor, mavi, yeşil, kırmızı, turuncu, lacivert, turuncu. Huzur verici görüntüsü vardı, bir de tepelerinde büyük büyük kargalar oturup beni izlemeseler.

Gözlerimi etrafta gezdirmeye başladığımda ileride bir ağacın gövdesinde kırmızı bir kurdelenin bağlı olduğunu gördüm. Zor da olsa adımlarımı o tarafa çevirip yürümeye başladım, ben yaklaştığımı düşündükçe ağaç benden uzaklaşıyor sanıyordum fakat uzaklaşmıyordu, ben yürüyemiyordu. Adım atıyor fakat attıkça hep aynı yerde duruyordum.

Lanet rüyalar...

Hadi ama! diye yüksek sesle bağırdığımda ağaçların tepesindeki kargalar bir anda uçuşmaya başladılar. Bu sefer bana doğru değil de gökyüzüne doğru süzülmeye başladıklarında birkaç saniye boyunca onları izledim. Hepsi yavaş yavaş gözden kayboldular, bir tanesi hariç. En başından beri tepemden bir saniye bile ayrılmayan büyük karga. Hâlâ tepemde daireler çize çize uçuyordu.

Gözlerimi tekrardan kırmızı kurdelenin bağlı olduğu ağaca çevirip o yöne doğru yürümeye çalıştım, bu sefer başarıyordum. Ağaca yaklaştıkça adımlarımı daha dikkatli atmaya başladım, ne kadar rüyada olsam da buraya güvenmiyordum.

Ağaçla aramda en fazla beş altı adım kalmıştı ki bir anda gürültüler duymaya başladım. Hızla kafamı yukarıya kaldırdığımda daha yeni uçup giden kargaların bu sefer o görünmez kubbeyi kırıp geçmek için kendilerini hızlı hızlı ona vurmaya başladıklarını gördüm. Bu sefer daha agresif daha güçlülerdi sanki.

Bu sadece bir rüya diye fısıldadım gözlerimi kapatırken. Sana bir zarar veremezler, acıyı bile hissetmezsin, bu sadece bir rüya. Gözlerimi açıp ağaca doğru adım atmaya başladım, ağaca yaklaştıkça o kırmızı kurdelenin ucunda bir şey sallandığını fark ettim. Bu kadar yakın olmama rağmen o sallanan küçük parçanın ne olduğunu göremiyordum, çok bulanıktı.

Tepemde bir anda çatırdı oldu, hızla yüzümü yukarıya kaldırdığımda şeffaf kubbenin büyük bir kısmı çatlamıştı ve kargalar kendilerini vurdukça o çatlak daha fazla büyüyor, parçaları etrafa düşüyordu.

Ne ara olduğunu anlayamadığım çok hızlı bir zamanda kubbe parçalarına ayrıldı ve tüm kargalar bana doğru gelmeye başladılar. Her ne kadar bunun bir rüya olduğunu bilsem de kalbim ağzımda atmaya başladı. Hızla kafamı kollarımın arasına alıp kendimi o büyük kargalardan korumaya çalıştım.

Hepsi dibimde uçuyordu. Neredeyse yüzden fazla karga vardı yanımda. Tek bir tanesinin bile kanadı benim yüzüme değmiyordu ama her kanat çırpışlarında oluşan soğuk hava beni buz gibi yapmıştı. Bu sırada bana sıcak gelen tek şey burnumdan aşağıya doğru akan sıcak sıvı olmuştu. Bir elimi kafamda çekip burnuma getirdim ve işaret parmağım ile akan sıvıyı sildim, kargaların yüzünden oluşan karanlık yüzünden bir şey göremesem de bunun kan olduğunu kokusundan anlamıştım.

pandora , GAYWhere stories live. Discover now