Kehanetin habercisi ∘ 41

1.6K 198 79
                                    

Ares şaşkınca bir lahitin içine bir de bana bakıp duruyordu. Bir şeyler demek istiyor fakat kelimeleri kafasında toparlayamıyordu. Beyaz olan teni daha da beyazlaşmıştı, gözleri kocaman açılmıştı, dudaklarının arasından nefes alıp veriyordu. Gözlerini kapattı, birkaç saniye bekledi. "Bu nasıl mümkün olabilir? Benim bundan haberim yoktu." Kelimeler çok zor çıkmıştı ağzından.

"Unuttun mu?" dedim gülerek. "Ruhları ben kontrol ediyorum." Fakat o ne güldü ne de yüzündeki o korkunç ifadeyi değiştirdi, beni duyduğundan bile emin değildim. Yutkundu, gözlerini tekrardan kapattı, lahitin içindeki bedenime bakmamaya çalışıyordu. "Ares." dedim elimi onun omuzuna koyarak.

"Bir dakika ver bana." Eliyle yüzünü ovuşturdu, gözleri tekrardan lahitin içine gitti, bu sefer daha uzun uzun baktı. "Sen en başından beri burada mıydın? O zaman şu anki bedenin ne?"

Onun elini tutup yüzüme koydum ve onu rahatlatmak için tebessüm ettim. "Biliyorsun ki ben yer altını kontrol edebiliyorum, tüm ruhları ve buna kendi ruhumda dahil. En başından beri bedenim buradaydı fakat ruhumu o diğer tarafa göndermişlerdi. Bunu ilk anladığımda ben de çok şaşırdım ama meğer bebekliğimden beri ruhumu kontrol edebiliyormuşum, zaten etmekten de başka bir şansım yoktu." Durdum, biraz ona vakit verdim, sonrasında konuşmaya devam ettim. "Aslında ben hep buraya bağlıydım." Gözlerim lahitin içindeki bedenime kaydı. "Beni en başından beri burada tutan bu bedendi işte, tüm o gördüğüm kabusların nedeni bu bedendi, bedenim daima kendine ait olan ruhumu çağırıyordu da ben fark edememiştim."

"Bir saniye." diyerek sözümü kesti. "Sen bunu nasıl fark ettin?"

"Anlaması çok zor olmadı." onun göremeyeceğini bile bile kafamla sağımı ve solumu işaret ettim. "İkizler sağ olsunlar bana bu konuda yardımcı oldular. Ayrıca son zamanlarda manastır ile ilgili vizyonlar görüyorum. Biliyorsun, manastırı ilk gördüğümde de ilgimi çok çekmişti. Aslında ilgimi çeken manastır değilmiş, bedenimmiş. Bedenim beni çağırıyormuş."

"Yani aslında sen şu an sadece bir ruh musun?" dedi iki kaşını kaldırarak.

"Bunun kulağı ne kadar ürpertici geldiğinin farkındayım fakat evet en başından beri sadece bir ruhtum. Herkesin dokunabildiği, herkesin görebildiği, herkesin farkına varabildiği bir ruh."

"En başından beri sadece senin ruhuna mı dokunuyordum? Sadece senin ruhunu mu öpüyordum? O sarıldığım aslında sadece senin ruhun muydu?" Benden çok kendisine soruyor gibiydi fakat cevapları benden bekliyordu.

"Ruhum." dedim kısık bir sesle. "En başından beri sadece ruhum vardı."

Güldü ama kafa karışıklığıyla, "Bu çok tuhaf." dedi.

"Ve ürpertici." diye ekledim hızlı.

Daha sesli bir şekilde gülerek onaylarca kafasını salladı. "Gerçekten de ürpertici. Peki ya bedenine nasıl girecek ruhun tekrardan?"

"İşte o benim de cevap veremediğim bir soru." yanağımın içini ısırdıktan sonra lahitin içinde hâlâ pürüzsüz bir şekilde uyuyan bedenime baktım, dışarıdan gören biri onu ölü sanmazdı ya da ruhunun dışarıda gezindiğini düşünmezdi. Sanki uyuyan bir bedeni almışlar, oraya koymuşlar ve geriye çekilip izliyorlarmış gibiydi. Ben gücümün sonuçlarının ne olacağını bildiğimden tuhaf hissetmedim ama Ares benim gibi değildi, lahitin içine bakmamak için uğraşıyordu, özellikle göğüs kısmındaki büyük deliğe. "Sana göstermek istediğim başka şeyler de var." dedim.

Ares sessiz sedasız beni takip etmeye başladı. Üç dakika boyunca yürüdük büyük manastırın içindez başka bir lahitin yanına geldiğimizde lahiti gösterdim ve Ares hiç beklemeden lahitin kapağını açtı. Gözleri yine kocaman açıldı ama benim bedenimi gördüğü kadar şaşkın değildi. "Zaman büyücüsü." dedi fısıldayarak.

pandora , GAYWhere stories live. Discover now