18. Bölüm

8.3K 475 81
                                    

Episode 18
"Bir deplasman tribününde"

Episode 18 "Bir deplasman tribününde"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Önünde durduğum stadyum karşısında ayaklarım ilk defa geri geri gitmek istiyor ama attığım her adımı ileriye doğru atıyordum. İçimdeki heyecanla önünü buruşturduğum formayı biraz daha sıktığımda forma dile gelip 'yeter' diyecek gibiydi.

Şimdi girmezsem bir daha girecek gücü kendimde bulamayabilirdim, bu yüzden hızlı adımlarla giriş kapısına gittim. Kapıda bekleyen taraftarlar azdı, maçın başlamasına saatler vardı çünkü. Ve eğer salak değilseniz, bir maça bu kadar erken gelmenin bir anlamı da yoktu.

Kapıda bekleyen görevli ile göz göze geldiğimizde az öncekine nazaran kendimden emin tavırlarla yanına adımladım. Görevli duruşunu düzeltmiş, yanına gelmemi beklemişti.

"Buyurun?" İçinde barındırdığı şüpheye rağmen sesi nazikti.

"Ben Asel, Kerem Aktürkoğlu'nun arkadaşıyım. İçeri girecektim?"

Baştan aşağı beni süzen görevli bir dakika işareti yaparak kulübesine döndü. Kablolu telefonu eline alıp bir yeri aradığında gerginlikten ayağımla ritim tutmaya başlamıştım. Kısa süren görüşmesinin ardından gülümseyerek yanıma geldiğinde bu kadar kısa sürede ne konuştuğunu merak etmiştim.

"Asel Altun?" Kafamı salladığımda elini uzattı. "Kimliğinize bakabilir miyim lütfen?" Sorusu ile çantamdan kimliğimi çıkarıp uzattım. Kısa bir kontrolün ardından kimliğimi bana verdiğinde eliyle onu takip etmemi söyledi.
Kulübesinden aldığı ziyaretçi kartını bana uzatırken stadyuma girmiştik.

"Kerem Bey şu an saha içerisinde, zemin kontrolündeler. Kendisi B locasına geçmenizi istedi, birazdan yanınıza gelir."

Görevli yanımdan ayrıldığında titreyen bacaklarımla ilerlemeye başladım. Söylediği çoğu şeyi dinlememiştim, odağım başka yerdeydi. İlk defa geldiğim bir stadyum olduğu için bakışlarım etrafta geziniyor, yeni doğmuş bir bebek gibi her şeyi dikkatlice inceliyordum.

Locaların nerede olduğunu bilmediğim için tabelalara bakarak ilerliyordum. Kısa bir arayışın ardından bulduğumda bana söylenen locayı bulmak için yeni bir arayış daha yaptım.

Stadyum Ali Sami Yen'e kıyasla küçüktü ama ilk defa geldiğim bir yer olduğu için kaybolma olasılığım Sami Yenden daha fazlaydı. Kapı üzerinde yazan B locasını görürken içeri girdim.

Boş olan loca doğrudan orta sahaya bakıyor, kenarda duran televizyon ise tüm sahayı gösteriyordu. Koltuklar bugün oynayacağımız takımın renkleriyle boyanmışken gözlerim saha içerisine kaydı.

Görmek istediğim yüzü gözlerim hemen seçerken dikkatli bir şekilde hareketlerini inceledim. Okan hoca bir şeyler anlatıyor, Kerem ise dikkatle dinliyordu. Birisini dinlerken yaptığı dudak büzme hareketi bu mesafeden bile belli olurken artık alıştığım gülümseme çoktan yüzümde yerini almıştı.

Okan Hoca sahadan ayrıldığında Kerem son bir kez sahaya bakmış, daha sonra adımlarını içeri yöneltmişti. Bakışlarının buraya değmesinden korkarken heyecanla buraya gelmesini bekledim. Locanın camları yoktu, içeriye temiz hava giriyordu ama ben heyecanımdan dolayı bunu fark edemiyordum bile.

Saniyeler dakikaları kovaladığında gelen giden olmamıştı. Koltukların birisine oturduğumda başımı elime yaslayıp kaçıncı kez olduğunu bilmediğim bir şekilde sahayı gözlemeye başladım.

Su sistemleri sahayı ıslatıyor, bir yandan teknik ekipten bazıları sahayı inceliyordu. İnsanlar gelip gidiyordu ama Kerem bunların içerisinde değildi. Telefonumu çıkarıp saate baktığımda maçın başlamasına 1.5 saat kaldığını gördüm. Oturmaktan uyuşmuş vücudumu esnetmek için ayağa kalktığımda açılan kapı ve göz göze geldiğim kişi ayaklarımın titremesini sağlamıştı.

Varlığından habersiz olduğum kelebekler midemi ele geçirirken ikimiz de bir şey söyleyememiştik. Üzerine geçirdiği kırmızı forma, ayağına giydiği kramponlar ve beyaz şortu ile maça hazırdı. Gözlerinde hissettiğim heyecanın aynısı bende de vardı. Bakışlarımız kısa bir süre birbirimizde kaldığında gözlerimiz yeniden buluşmuştu. Zaman tam şu anda durabilir, kıyamet kopabilirdi.

İkimizde anda takılı kalmış gibiydik. Konuşup bu anı mahvetmek istemiyorduk ama birimiz konuşmak zorundaydı. Bunu anlayan Kerem kendini toparlayıp dudaklarını ıslattı.

"Selam."

Titrek sesi küçük bir tebessüme neden olurken aynı şekilde cevap verdim. "Selam."

İkimizde yeniden ne yapacağımızı bilmez bir hâle düştüğümüzde durumu kurtarmak için elimi uzattım. Titreyen ellerime düşen bakışları bir kaç saniye ellerimde durduğunda zihninde bir şeyler tarttığını anladım.

Gözleri beni bulduğunda bakışları yeniden elime düştü ve elimden tutup beni kendine çekti. Bir eli elimde, diğer eli belimdeyken her hücremin donduğunu hissediyordum.

"Hoş geldin."

Heyecanlı sesi omzuma koyduğu başına rağmen belli olurken elimi elinden çekmeden diğer elimi boynuna sardım. Bu kavuşma abartılı gelebilirdi ama Keremle aramızda olan şeyin kendi açımdan basit bir şey olmadığını anlamıştım.

"Hoşbuldum."

Burnuma gelen losyonla karışık parfüm kokusu etrafımızı sararken ortada bulunan ellerimiz hâlâ ayrılmamıştı.

Keremi bilemezdim ama ben bu anda takılı kalır, bir daha dışına çıkmazdım. Çünkü verdiği huzuru başka bir yerde bulamamıştım.

***

Bölüm çok hoşuma gitti neden bilmiyorum ama gerçekten çok güzel geldi 🥹

Dün 2-0 yendik, takım gerçekten çok iyiydi ama Kerem çok sinirliydi, bir ara papatya çayı verin şu çocuğa diye geziyodum ortalıkta Öşabzpwnxşf

Yıldızı patlatmayı ve bol bol yorum yapmayı unutmayın lütfen sıralamada düşmüşüz 🥹

A thread 6K olmuş, hatta 7 olmak üzere sizin büyüklük şaka mı?? Hepinize çok teşekkür ederim iyi ki varsınız, her biriniz ❤️💛🦁

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

A thread 6K olmuş, hatta 7 olmak üzere sizin büyüklük şaka mı?? Hepinize çok teşekkür ederim iyi ki varsınız, her biriniz ❤️💛🦁

Sizi seviyorum, görüşmek üzere❤️💛🦁

𝐀 𝐭𝐡𝐫𝐞𝐚𝐝 | Kerem Aktürkoğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin