Kehribar

1.7K 153 0
                                    


Turna şaşırmıştı. Kim ondan ne diye af dileyecekti ki? belki karıştırmıştır diye,

"Yanlış numara." deyip telefonu kapatmıştı . Yinede acımıştı tanımadığı af dileyen insana, Turna dükkanına gidip Baran'ı beklemeye başlamıştı. O muhtemelen Kenan'da kalmıştı. Zaman geçsin diye radyoyu açıp temiz olan rafları silmeye başlamıştı. Saate baktığında zaman bir türlü geçmiyordu. Sokağa baktığında Hasan'ın kendisine çay getirdiğini gördü. Turna çayı alırken tepside duran kehribar renkte olan tespih taneleri gözüne çarpınca,

"Bunlar ne böyle hepsi dağılmış."

"Baran abiye ait . Sadık abiye götürücem, tamir için."

Turna tepside duran, bir zamanlar Baran'a kendi hediye etmiş olduğu tespih tanelerini avucuna aldığında, Hasan anlamaz gözle bakınca,

"Ben kendim tamir ederim. Ama Baran abinin haberi olmasın tamam mı?"

"Tamam."

Turna avuç içindeki tanelere baktı. İmamenin başına kendi baş harfini kazıtmıştı. Turna dükkanını kapatıp, tespih ustası Sadık abinin yolunu tutmaya başladı .Sadık abinin yanına gittiğinde kırkını devirmiş adamı tespih yonttuğunu görüp,

"Kolay gelsin Sadık abi."

"Sağ ol kızım hoş geldin."

"Hoş buldum Sadık abi. Sana bir işim düştü bana ancak sen yardım edersin."

"Eyvallah."

Turna durumu anlatınca, Sadık abi tespihi kendisi onarmak istemişti.

"Olmaz abi ben kendim yapmak istiyorum." dedi Turna.

Sadık ,Turna'ya tespihin nasıl cilalanıp, onarıldığını anlatınca, Turna tabureye oturup , tespih tanelerini tek tek cilalamaya başlamış, biraz yorulup başını kaldırdığında Sadık'ın kendisine tebessüm ettiğini görünce oda tebessümle karşılık verip yeniden cilalama işine koyulmuştu. Sıra tespihi dizmeye gelmişti. Turna alnında biriken terleri elinin tersiyle silip Sadık'ın gösterdiği gibi kehribar tanelerini ipe dizmeye başlamıştı . Dışarıdan bakıldığında çok kolaymış gibi görünüyordu tespih yapımı. Ama öyle değildi işte .Turna, Baran sayesinde öğrenmiş olmuştu bunu . Sonunda imameyi ipten geçirdiğinde Turna tespihi eline alıp şöyle bir baktı. Beğenmemiş dudaklarını büküp içinden,

"En azından elle tutulur." deyip, Sadık'ın karşısına geçip tespihi hoşnutsuzlukla gösterdi. Sadık ,Turna'ya şaşkınca bakınca,

"Biliyorum olmamış , ama ne yapim? emek verilirse bir anlamı olur dedim bende."

"Sen delisin kızım. Bunca yıldır tespih yapıp, satıyorum senin gibi genç kızlarda geldi buraya genç adamlar için tespih almaya. Ama hiç biri senin gibi tespihi kendi elleriyle yapmak için gelmedi. Yani senin farkın burada anlıyor musun? tespih almakla yapmak arasında dağlar kadar fark var."

Turna ,Sadık abisinden bunları duyunca rahatlamıştı. Sadık abisiyle çay içmiş, Sadık'a onun kızacağı kadar teşekkür edip çıkmıştı. Saate baktığında 11'e geliyordu. Turna acele edip yürüyordu. Baran'ın kendisini dükkanda göremeyince telaşlanacağını biliyordu. Oto yıkamanın yanından geçtiğinde Alaz'ı görüp yürümeye devam etmiş. Alaz ne kadar kendisine seslense de duymamış gibi yapmıştı. Taki Alaz önünü kesinceye kadar,

"Mahallenin kızı gelmişsin ha, hoş geldin."

Turna başını yerden kaldırmadan "Hoş buldum." deyip Alaz'ın yanından geçip giderken,

"Bir ihtiyacın, bir sıkı..."

Turna Alaz'ın sözünü kesip, "Olmaz ! sen merak etme hem olursa da Baran var ." deyip dükkanına gidip camdan Baran'ı beklemeye başlamıştı. Sonunda onu görmüştü. Biraz uzaktan izlediğinde değişen her şey gibi onunda fiziği değişmişti. Uzun boy, geniş omuzlar eskiye göre daha uzun siyah sakalı vardı. Teni ise kendisiyle aynıydı. Buğday bir tene sahipti. Ama saç kesimi hep kısaydı. Kendisine çok yakışıyordu bu. Baran ,Hasan'la konuşurken yanlarından geçen iki genç kızın Baran'a bakarak gülümseyip, kulaktan konuşmaya başladıklarında, Turna'nın içi kıskançlıkla dolmuştu. Hemen dükkandan koşar adımlarla çıkıp ,Baran'ın koluna girip, kızlara bu adam bana ait mesajını verip, kendisine ne yapıyorsun bakışı atan Baran'a ,

"Vapura binip martılara simit atalım seninle." deyip Baran'ın bir şey demesine fırsat vermeden ,nasırlı elinden tutup yürümeye başlamışlardı. Vapura bindiklerinde Baran iki tane simit alıp, birini Turna'ya verip beraber simitleri bölüp martılara atmaya başladıklarında, Turna'nın sesi cıvıl cıvıldı. Çocuk gibi kadındı Turna. Mucize gibiydi. Onun için en olmadık zamanda gelmişti Baran'a . Turna simitleri bitince Baran'ın kendisine tebessümle baktığını gördüğünde , sakallarının arasına gizlenmiş olan, sol yanağındaki tek gamzesinden birden öpmüştü. Baran'ın konuşmasına fırsat vermeden elbisesinin cebine kattığı kehribar tespihi çıkarıp,

"Sana ait."

"Ben Hasan'a vermiştim, Sadık abiye götürmesi için."

"Biliyorum, ben Hasan'dan alıp, Sadık abiden öğrenip kendim tamir ettim."

"Çok güzel olmuş. Yüreğine sağlık ."

Turna sevinmişti Baran'ın beğendiğine. Vapurdan indiklerinde Turna Baran'ı zar zor ikna edip bisiklet kiralatmış, Baran koltuğa geçince Turna nar çiçekli kır elbisesini toplayıp , bisikletin ön kısmına geçince, Baran petallara basıp sahili boydan, boya turlamıştı. Turna saçlarını tokasından kurtarınca, uzun kahverengi saçları Baran'ın sakallarını okşuyordu. Bisiklet turu bittiğinde ekmek arası balık yemeğe başlamışlardı.

Akşam olmuş, Baran ,Turna'yı eve götürmeye ikna edememişti . Bu kadının inadı tuttu mu bırakmıyordu . Beraber banka oturduklarında, Baran cebinden tütün tabakasını çıkarıp ,sigara kağıdına tütünü katıp sararken ,dilini kağıta bir kez sürtüp, bir dal sigarayı hazırlayıp yaktığında, Turna geçmişi anımsadı,

"Neden paket değilde tütün içiyorsun?"

"Emeksiz hiç bir şeyin değeri yoktur bende."

Baran sigarasından iki dumanı içine çekip ağzından ağır ağır dumanı havaya salarken, gözlerini denizden çekmeyerek,

"Neredeydin?"

"Ne önemi var ki? buradayım artık. Baran hayat çok kısa şimdi ne olacağını bilmeden yaşıyoruz. Gelmişim yirmi beş yaşıma, sen otuzundasın koca insanlar olduk yüreğimiz ne kadar çocuk kalsa da. Ben ömrümün geri kalanını seninle geçirmek istiyorum..."

"Abicim güzel ablama çiçek almaz mısın?"

Turna'nın konuşmasını çiçekçi kız bölmüştü. Baran kızın terlemiş ellerindeki bir demet papatyayı alıp, parasını verirken, çiçekçi kız Turna'nın kulağındaki kiraz küpelere imrenerek bakınca Turna ellerini kulağına götürüp, küpeleri çıkarıp, çiçekçi kızın papatya tutmaktan yeşil renge dönüşmüş avuçlarına bıraktı. Çiçekçi kız,

"Bana mı veriyorsun bunları?"

"Sana daha çok yakışır."

Çiçekçi kız teşekkür edip, gittikten sonra Turna ,Baran'a dönüp,

"Eskiden benimle olamadın . Engeller vardı .Ama şimdi tüm engeller kalktı .Mutluluğun yanımızdan geçip, gitmesine izin vermeyelim Baran."

Denizden oluşan büyük bir dalga Turna'yla Baran'ı ıslatmıştı .Baran ceketini Turna'nın omuzlarına katarken ,Turna, Baran'ın susmasına sinirlenip, birden ayağa kalkıp ceketi yere fırlatıp,

"Ben ceketine değil sana sarılmak istiyorum! Git dersen giderim, zaten her şey o aptal hırsız yüzünden oldu. Eğer o hırsız beni soyup ,soğana çevirmeseydi ben şimdi burada olmayacaktım. Herkes hırsızlara beddua eder, küfür eder ama ben teşekkür ettim anlıyor musun? kader bizi yeniden birleştirmeye çalışıyor. Ve sen sadece susuyorsun. Bu küfretmekten daha ağır bir şey !"

Turna, Baran'ı ardında, bırakıp koşarak uzaklaşmıştı. Baran ayağa fırlayıp, Turna'ya yetişip bileğinden yakalayınca,

"Bir daha benden kaçayım deme ,akşam ben eve geldiğimde perden çekilmiş olacak. O eskimeye yüz tutmuş sehpanın üzerinde beraber okuduğumuz kitaplarımız olacak. Çayı her zaman sen demleyeceksin, kehribar..."

BÖLÜM SONU.

SEKSEN BİR VİLAYET (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now