Elif

295 87 0
                                    

"Asiye sen iyi misin?" dedi Aysel sinirle solurken.

"Ben gayet iyiyim anne." dedi Asiye ıslak saçlarını sobanın yanında kuruturken.

"O kız hep küçük kalmayacak. Büyüyecek genç bir kız olacak. Uysal mı yoksa kafasının dikine giden bir kız mı olacak? Bunların hepsi senin sorumluluğun altında olacak biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum anne, biliyorum."

"Ben razı değilim Asiye." dedi Aysel ayakta dikilirken, "Evlen kendi bebeğine bak, elin çocuğuna değil. Allah o çocuğun yardımcısı olsun."

"Anne!" diye bağırdı Asiye. İlk defa annesine karşı sesini yükseltiyordu.

"Bağır bağır. Elin çocuğu için bağır anana." nefes nefeseydi Aysel, "Ben seni Kenan'a elin çocuğuna bakman için vermiyorum."

"Ya sen hiç yetimhaneye gittin mi?" bağırırken gözyaşları yere düşüyordu Asiye'nin. "O çocukları gördün mü hiç? Sevgiye nasıl açlar biliyor musun? Nereden bileceksin ki." hıçkırdı. Ayağa kalkıp annesinin karşısına dikildi, "Ama ben biliyorum anne. Hepsinin gözlerinde gördüm sevgiye ne kadar aç ne kadar muhtaç olduklarını. O çocuklar diğer çocuklara göre hayata bir sıfır yenik başlıyorlar. Yere düşünce kaldıracak bir anneleri yok. Omuzlarına çıkacak babaları da yok." göz yaşlarını sildi. "Keşke Allah'ın belası ön yargılarımızdan kurtulabilsek değil mi anne?" duvardaki askıdan siyah mantosunu aldı, "Sirac'ın düğününden hemen sonra, evleneceğiz. Ben Kenan'la yaşayacağım, kendi evimizde yani." deyip odadan çıktı.

"Sütümü helal etmem sana!" diye bağırdı Aysel. İkizler ağlamaya başlamıştı.

"Allah o çocuğa yardım etsin diyorsun. En kolayına kaçıyorsun anne." dedi Asiye botunu giyerken, "Allah kullarına akıl ve vicdanı boşuna mı verdi anne? Ben aklımla ve vicdanımla hareket ediyorum. Önce Allah, sonra Allah'ın izniyle benle Kenan yardım edeceğiz o çocuğa." Annesine sarıldı. "Lütfen bir daha sütümü helal etmem, deme bana." yine ağlamaya başladı "Düşün ki o çocuğun yerinde bizim ikizler var. Bunu aklından geçirmek bile soluğunu kesmeye yetiyor değil mi anne?"

"Allah seni nasıl biliyorsa öyle yapsın!" sertçe kızını itti Aysel. "Söyle Kenan'a bir an önce düğünü yapsın, yapsın ki daha fazla aynı evde yaşamayayım senle."

"Düğüne kadar Turna'nın evinde kalacağım."

"Öyleyse defol!" kızını kolundan tuttu, kapıyı açtı. "Hadi yallah!" diyerek kapıdan itti.

Asiye merdivenden düşecekti neredeyse. Ardına bile bakmadan sokağa fırladı. Gözyaşı içine akıyordu. Annesinin neden böyle olduğunu bir türlü anlamıyordu. Yemeğini yatağını paylaşmak bu kadar mı zordu?

"Aysel evde mi kız?" dedi Ayşe teyze.

Asiye başını evet anlamında sallayıp hızla yürüdü. Kenan'ın evine gitti. Avlu kapısından geçip kapının telini çekti. "Günaydın."

Elif Asiye'ye bakıp duygusuz sesiyle "Günaydın." deyip domatesleri doğramaya devam etti.

"Kenan nerede?"

"Ekmek almaya gitti."

"Evine hoş geldin." dedi Asiye elini Elif'in omuzuna koyarken.

Elif hemen geri çekildi.

Asiye saçlarını toplayıp, mutfağa ellerini yıkamaya gitti. Elif'in yanına gelirken "İstersen ben doğrayım." dedi tatlı tatlı gülümserken.

Elif Asiye'nin yüzüne bakmadan, "Ben kendim doğrayabilirim." dedi.

İrice doğranmış, içlerinde siyah lekelerinde bulunduğu domateslere tebessüm etti Asiye. "O zaman soğanları da ben doğrayım." Elif'in karşısındaki sandalyeye oturdu. Soğanları soyarken gözünün ucuyla Elif'e bakıyordu. Sarı saçları omuzlarına dökülmüştü. Yuvarlak yüzlü, hafif çıkık alnı, fındık burunluydu. Dudakları pembe gül yaprağını andırıyordu. İri mavi gözleri solgun yüzünü aydınlatıyordu.

SEKSEN BİR VİLAYET (TAMAMLANDI)Där berättelser lever. Upptäck nu