Doğum günleri ve ölümler

304 87 0
                                    


"Gece yağmur yağmış." dedi Turna sobaya odun atarken. Islak bezle soba tahtasını silmeye başladı.

"Bugün cumartesi." dedi Leyla Buke'nin yaptığı kesik parmaklı yeşil eldiveni giyerken, "Fırat okula gitmeyecek."

"Kahvaltımızı edelim gidersin dayının evine."

"Hayır biz dışarıda oynayacağız. Dayım iki tane kağıttan gemi yapacakmış sokakta yüzdüreceğiz onları."

"Dayın arıyor." dedi Turna telefonu kaldırırken, "Tamam geliyoruz."

"Ne dedi?"

"Kahvaltıya çağırıyor." dedi Turna ceketini giyerken, "Allah'tan sobayı yakmadım."

Baran'ın evine gittiler.

"Yaptın mı dayı?" dedi Leyla.

"Oradalar." dedi Baran sehpanın üzerindeki gemileri gösterirken.

"Beni kucakla seni öpeyim dayı."

"Gel." dedi Baran Leyla'yı kucağına alırken.

"Bir, iki, üç..." daha fazla öptü Leyla.

Kahvaltıdan sonra, Baran Turna, Fırat Leyla el ele evden çıktılar.

"Gözümüzün önünden bir yere ayrılmayacaksınız tamam mı?" dedi Baran.

Leyla'yla Fırat başını evet anlamında salladılar. Yağmur suyunda gemilerini yüzdürmeye başladılar. Turna dükkanına gitti. Camları silerken, çocuklara bakmayı ihmal etmiyordu.

"İyi sil ha." dedi Kenan dükkana girerken. "Simit getirdim sana."

"Sıcak mı?" dedi Turna gülümserken.

"El yakacak kadar." dedi Kenan manidarca gülümserken.

Eskiden Turna'nın annesine simitleri hep o alıyordu. Gönül hocanın simiti diğerlerine göre, daha büyük ve bolca susamlı olurdu. Dükkana gelene kadar da hala sıcacık olurdu. Okul yüzü görmemiş olan fırıncı Veysel'e ısrarla okuma yazmayı öğretmişti Gönül hoca. Kalemlerin ucu kırılıyor, yaşlı adam açacağı çevirirken sitem ediyordu, ölmüş babasına isyan ediyordu onu okutmak yerine çoban yaptığı için. Gönül hoca hiç pes etmiyordu. İhtiyar adamın "Çoluk çocuğa maskara olduk." sözlerine tebessüm ederdi. "Öğrenmenin yaşı yoktur Veysel amca." deyip yaşlı adamın çayını karıştırıp uzatırdı Gönül hoca "Engel yoktur. Eğer ki düşünebiliyorsak ve Allah canımızı almadığına göre, hiç bir engel yoktur önümüzde. Yolumuz apaçık. Bize sadece kımıldamak kalıyor. Hadi kımılda. Karına eliyle tuta bileceği, gözleriyle görebileceği bir söz yazmak istemez misin?" Bu sözlerden sonra ihtiyarın yüreği gençlerin ki gibi olur, yazma isteğiyle kavrulurdu. Fırından çıkar çıkmaz Gönül hocanın dükkanına gelir, somurtarak çıkardığı defteri, artık heyecanlı ve öğrenme açlığıyla açmaya başlardı. Her sabah Gönül hocaya özel olan simitini yapıp, Kenan'la yollardı. "İlk hangi sözü yazacaksın Veysel amca?" derdi Gönül hoca gülümserken. "Adını." derdi yaşlı adam deftere yeni öğrendiği harfi yazmaya çalışırken. "Ne güzel." deyip Kenan'ın getirdiği çayı karıştırıp yaşlı adama uzatırdı Gönül hoca. Çok yaşamamıştı Gönül hoca. Ama kısacık ömründe öyle büyük etkiler bırakmıştı ki insanlarda... yatağında, bir elinde kocasının vesikalık fotoğrafıyla hayata gözlerini yummuştu. Ölürken bile tebessümü eksik etmemişti dudaklarında. Öleceğini hissetmiş, kızına yarım sayfalık bir mektup yazmıştı. Az yazar, çok düşünürdü. Cenazesi çok kalabalık olmuştu. Eski öğrencileri, öğretmenler, sınıf arkadaşları, öğretmenlik yaptığı vilayetlerden onu tanıyan herkes gelmişti. İsteği üzere kocasının yanına gömülmüştü. "Hayatta her şey istediğimiz gibi olamayabilir. Ama yinede gülümseyin ve hayata asla küsmeyin." olumsuzluklar karşısında hep böyle konuşurdu.

SEKSEN BİR VİLAYET (TAMAMLANDI)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora