Tiyatroya biletim var

286 87 0
                                    


Evdeki bütün eşyaları avluya taşıdılar. Karo zemine gazete sayfalarını serdiler. Üçününde ortak kararıyla evi beyaza boyamaya karar verdiler. Ahşap pencereler ise mavi boya olacaktı. Boya fırçasını üç el birden boya kovasına soktular. Heyecan ve sevinç yüzlerine yansımıştı.

"Hadi bismillah." dedi Kenan iki elinde tuttuğu fırçayı boyası aşınmış duvara sürürken.

"Kar gibi bembeyaz." dedi Elif sevinçten zıplarken. "Dişimi daha fazla sıkamayacağım." deyip lavaboya koşmaya başladı. "Ben gelene kadar sakın boyama tamam mı?"

Kenan sesli güldü "Tamam."

Asiye tebessüm edip Kenan'a baktı "Seni çok seviyor."

Üç oda, bir hol, küçük bir mutfak, banyo ve lavabodan ibaretti Kenan'ın evi. Asiye tavanın köşelerinden sarkan örümcek ağlarını fırçayla tek tek temizledi. Mutfaktaki bütün bulaşıkları torbaya doldurup eskiciye sattı. Yalnız ufak emaye tencereleri yazın çiçek ekmek için avluya bıraktı. Elif'in yanlışlıkla boyalı elleriyle açtığı buzdolabını ikinci defa sildi. Kadir'in yaptığı mavi beyaz mutfak dolaplarını temizledi. Yağlı ve kenarları sararmış olan tezgahı temizlik malzemelerini karıştırarak sarı eldivenli elleriyle pasparlak olana kadar ovaladı. Alnından sicim sicim terler aktı. Kolları uyuştu. Beli ağrıdı. Bacakları yoruldu. dinlenmek istedi. Fakat daha içten daha hızlı temizliğe devam etti. Yerleri paspaslarken annesiyle beraber yaptığı temizlik günleri yorgun gözlerinin önünden geçmeye başladı. "Hayatımda hiç bu kadar çok temizlik yapmadım anne." diye şikayet eder yakınıp dururdu. O gün sadece camları silmiş, yerleri paspaslayıp, çamaşırları serip, banyo ve lavaboyu temizlemişti. Kovanın üçüncü suyunu banyoya boşaltırken, hayatında yaptığı en uzun temizliğin bugün olduğunu anladı. Fakat yakınmadı, şikayet etmedi. Burası artık onun eviydi. Ölene kadar burada yaşayacak, Kenan'dan önce kalkacak, çayı ocağa koyup sobayı yaktıktan sonra kahvaltıyı hazırlayacaktı. Elif'in başını okşayıp, yavaşça kollarından dürterek fısıldarcasına konuşacaktı. Kendi odasına gidip Kenan'ı bir süre izledikten sonra, yüzünü ve boynunu öperek uyandıracaktı. Kahvaltılarını ettikten sonra Elif'in beslemesini hazırlayıp, onu avlu kapısına kadar götürüp her gün adet haline getirdiği öpücüklerini yanaklarına kondurduktan sonra okula yollayacaktı. Ve bir gün akşam çayında, Kenan'ın gözleri televizyondaki maçtayken, Elif salonun ortasındaki yuvarlak ahşap masada, bir türlü kendisini ve derslerini sevemediği birleşik çatık kaşları olan öğretmenin verdiği dersleri yapmaya çalışırken, her ikisinin karşısına geçip elini karnına götürüp, içinden sonsuz şükürlerini Allah'a sunarken sıcacık gülümseyip haberi verecekti. Bebek haberini aldıktan sonra, o zaman annesi ilk defa kızının evine adımını atıp her şey konusunda onu uyaracaktı. "Sakın ağır bir şey kaldırma. Sıkı giyin, koşar gibi de yürüme. Canın ne çekiyorsa ne istiyorsa bana hemen söyle tamam mı?" diyecekti.

"Yoruldun artık bırak şunu."

Asiye Kenan'ın sesiyle daldığı hayalden çıktı. Paspası elinden almaya çalıştı. "Ver çok az bir şey kaldı zaten."

"Hadi gel salona bak." Asiye'yi elinden tutup salona getirdi Kenan. "Nasıl?"

Üç tane mavi boyalı ahşap pencerelere, beyaz boyalı çıplak duvarlara, yanağında beyaz boya damlacıkları olan Elif'e bakınca yorgunluğu kuş gibi uçup gitmişti. Göz pınarları sulandı.

"Çok güzel." deyip Kenan'ın boynuna sarıldı. "Her şey çok güzel olacak." Elif'in soğuk bakışlarına karşılık sıcacık gülümsedi. Göz kırptı. "Daha yapılacak çok işimiz var. Elif'in odasını hazırlamak lazım. Sonra, çeyizimin bugün dizilmesi lazım."

SEKSEN BİR VİLAYET (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now