Sen benim gözümün nurusun

323 87 0
                                    

İnce, şeffaf hortumdan tıp tıp damlayan sıvıyı izliyordu Sirac. Zülüf hasta yatağında, beyaz çarşafın altında kıvrılmış uyuyordu. Göğsü kabarıp, yavaşça şişiyordu. Kurumuş dudakları aralıydı. Teni suya hasret kalan çiçekler gibi soluktu.

"Ne zaman uyanır?"

Hemşire tebessüm etti "Birazdan kendine gelir." deyip diğer hastaların yanına gitti.

Sirac olayın şokunu atamamıştı üstünden. Hülya'la kocasının sureti gözlerinin önüne gelince kanına virüs girmiş gibi oluyordu. Hazmedemiyordu. Koskoca beş yılını, eğitimini hepsini Hülya yüzünden kaybetmişti. İçerideyken ellerini sıkıca tutup , "Beklerim." demesi kulaklarında çınladı. Sirac o anı şimdi gibi yaşıyordu. Hülya'nın sesi matkap gibi deliyordu kulağını. "Beklerim, beklerim." ses beyninde yankılanıp duruyordu. Avuçlarını kulaklarına bastırdı. İşkence birtürlü bitmiyordu.

Zülüf'ün göz kapakları hafiften titredi. Bilindik kokuyla yüzünü acıyla buruşturdu. Yavaşça araladı gözlerini. Görmek istediği şey karşısındaydı. Yüreği şiddetle çarpmaya başladı. Göğüsünü çevreleyen kemiklerin hepsi çat çat çatlıyordu. En büyük depremi yaşıyordu yüreğinde. Sirac'ın eğik başına dokundu.

"Ne oldu sana?" Zülüf'ün sesi öyle yorgunduki.

Sirac irkildi. Zülüf'ün kısık, yorgun gözlerle kendisine baktığını görünce refleks haliyle ellerini tuttu.

"İyi misin?"

Zülüf'ün gözyaşları bir çift elmas gibi parladı. Az sonra kirpikleri ıslandı. Serum bağlı olan elini Sirac'ın yüzüne götürdü. Kurumuş dudakları gözyaşıyla sulandı. Her nefes alışında göğüs kemiği sanki diken olup batıyordu yüreğine. Okşamaya devam etti. Elleri buz gibiydi. Yüzünü buruşturarak doğrulmaya başladı. Omuzları çökmüştü. Yüzü biraz daha zayıflamıştı.

"Sen de gidersin diye öyle korktum ki. Yüreğim... Yüreğim sanki oltaya takılan balık gibiydi." mengene gibi Sirac'ın boynuna yapıştı. Öyle kuvvetli sıkıyordu ki Sirac bir ara nefes almakta zorlandı.

"Bunun nasıl bir his olduğunu bilmek bile istemezsin." sarsılarak ağlayıp, gözyaşıyla ıslanmış omuza yanağını dayadı. Nefesini ağzından verdi.

Sirac felçli gibiydi. Hiç hareket etmedi. Zülüf'e sarılmadı. Dudakları birbirine yapışık taştı adeta. Ne diyeceğini bilmiyordu. Hiç olmadığı kadar yorgundu. Zülüf'ün soğuk dudakları alnına değince, gözlerini kaldırdı. Bu bakışları ölünceye dek unutmayacaktı.

"Bir daha sakın böyle bir şeyi yapma. İster bencil de ister kötü. Sadece dinle. Bir kayıp daha vermek istemiyorum anladın mı? Yüreğim bunu kaldıramayacak kadar çok yaşlı." ılık nefesi Sirac'ın yüzünü okşadı. "Eve gidelim."

"Serumun bitmedi daha." dedi Sirac çatlak sesiyle farkında olmadan Zülüf'ün saçlarını okşadı.

Zülüf gözlerini kaldırdı. Yarısına kadar dolu olan serum torbasına yüzünü ekşitti. Biraz yana kaydı. Sirac'ın elini tutup yavaşça kendine çekti. Çarşafı kaldırdı. Yüz yüzeydiler. Nefesleri birbirininkine karışıyordu. Gözbebeklerinden kendi yansılarına baktılar. Çizik kaşı işaret parmağının boğumuyla okşamaya başladı Zülüf. Dudaklarını uzatıp öpücüğünü kondurdu.

"Niye bu kadar çok seviyorsun beni ha?" dedi Sirac kısık sesiyle Zülüf'ün ellerini öpmeye başladı. "Kurban olurum sana ben." alnını alnına dayadı. Sağ gözünün önüne düşen bir tutam saçı parmağına doladı. "Layık mıyım sana ben? Hak ediyor muyum seni?"

"Neden böyle konuşuyorsun?" dedi Zülüf çatallaşmış sesiyle kuşkuyla bakarak. "Benimle Layıklı mayıklı konuşma. Kendini benden aşağı görme." deyip gözlerini yumdu "Sabahtan beri açım buradan çıkınca teknede köfte satan bir yere gidelim." sırtını döndü. Sirac'ın kolunu beline doladı "Seninle uyumak huzur verici." dedi uykulu sesiyle.

SEKSEN BİR VİLAYET (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now