Bölüm 25

953 120 15
                                    

Heyoooo ben size yeni bir bölüm getirdim.

Satır arası yorumları bekliyorum.

Sol alt köşedeki yıldıza dokunarak oy verebilirsiniz.

Keyifli okumalar dilerim.

******

Ömer ve Mirza bir süre daha konuştuğunda, Ömer artık kendini daha iyi hissediyordu. "Beylerbeyim! Biraz daha geç kalırsanız, berdel ile evlenmek zorunda kalabilirsiniz. Tabi ağabeyi izin verirse..."

Mirza gülünce Ömer saatine bakmıştı. Geç kalacağını düşünerek hızla arabaya bindi. Mirza'nın gelebilmesi için bir araç bırakırken kendisi hızla Demirhanlı konağına doğru yola çıktı.

Söz ve düğün arası fazla uzun olmadığından söz ve nişan bir arada olacaktı. Ömer ağa da ona göre hazırlıklı gelmişti. Herkes oturunca muhabbet başlamıştı. Zeynep kahveleri yaparken Bahar ile dağıtmaya başladılar. Kalabalık olmanın sorunu buydu işte.

Kahve dağıtmak...

Zeynep sonuncu kahveyi de Ömer ağaya verdiğinde yanında oturmuştu. Ömer ağa tuzlu bir kahve beklerken ballı kahve gelince şaşırmıştı. Çünkü tuzlu yapmasını beklemişti.

Adettendir aslında damadın kahvesine ya tuz ya da bal koyarlardı Osmanlı döneminde. Kız istemediği birisi tarafından istendiğinde kahvesine tuz koyardı. İstenmediğini anlaması için yapılan bu uygulamanın çeşitleri de vardır ama tuzlu kahve de bunlardan biridir.

Eğer kız o damat adayını isterse, ballı kahve ikram edilirdi ve istemeye geçilebilir denilirdi. Damat gelinin kendisini istediğini bilerek yudumlardı kahvesini. Ömer ağa da bunu bilirdi elbette.

İşte tam bu anda, yalnızlık böyle anlarda anlaşılıyordu. Hiçbir zaman gelemeyecek olan annesi, içinde bir çöl rüzgârı estiriyordu. Varken bile yok olan babası içindeki o duygu karmaşasını yerle bir ediyordu.

Kahveler yudumlanırken lafa girmek için öksürdü Mirza. Ömer ağa bakışıyla onay verirken Mirza'da evin içinde gözlerini gezdirerek Hazar ağada durdurdu kendisini.

"Hazar ağam, Bugün buraya gelme sebebimiz malumdur. Biz Allah'ın emri, peygamber efendimiz (s.a.v) 'in kavliyle kızınız Zeynep'i, oğlumuz Ömer'e istemeye geldik" diyerek sözünü Hazar ağaya devretmişti.

Hazar ağa ise önce Zeynep'e bakmıştı. "Adettendir. Kızımıza bir ne düşündüğünü soralım" diyerek Zeynep'in kendisine bakmasını istedi. "Kızım senin rızan var mıdır?" diyerek bu işin berdelden ziyade gerçek bir evlilik gibi olmasını istemişti.

"Siz daha iyi bilirsiniz efendim!" diyerek sözü Hazar ağaya devrederken de gözlerini yere dikmişti. Utanarak kırmızı bir hale dönen Zeynep "O zaman benim diyecek birkaç sözüm vardır. Sonra fikrimi beyan ederim" diyerek oturma şeklini düzeltti.

"Ben Hazar Ateşoğlu! Allah katında bu öksüz kız ve oğlanın her zaman arkasındayımdır. Dilruba Hanım ve dört çocuğumdan ayırmadan onlara ana baba oluruz. Onları üzen bizi de üzer. Ömer ağa bu lafım senin içinde geçerlidir!" diyerek Ömer'e döndü.

"Bilirim koca ağalar ağası Ömer ağasın ama babana yakışan bir adam olarak, bu mehlikaya (Mehlika: Güzel yüzlü) sahip çıkmazsan bozuşuruz ağa!" diyerek sözlerini bitirdi. Zeynep bu anı babasıyla hayal ediyordu. "Acaba babamda böyle söyler miydi?" diye içinden geçirdi. Hazar'ın sesi duyulduğunda ise Zeynep kendine gelmek için derin bir nefes aldı.

"Bu mehlikayı sana veririm Ömer ağa. Dilerim rabbim sizi bir ömür iki cihanda da helal eylesin!" diyerek sevindirmişti iki genci. Ayaklanarak yüzük faslına geçmişlerdi. Yüzükler takılırken Hazar ağa yüzükleri bağlayan kurdeleyi kesince Berzan direk babasının yanına atladı.

Annemin HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin