- 1.5 -

22.5K 869 174
                                    

Eve geçeli birkaç dakika olmuştu. Çay yapıp kendimi koltuğa attım. Başım ciddi anlamda çatlıyordu. Gözlerimi kapatıp koltuğa uzandım. Telefonumu kapatıp uyumak üzere başımı yana yatırdım. Ancak televizyondan gelen sesle televizyonu kapatmayı unuttuğumu hatırladım.

"Sevindirici bir haberle devam ediyoruz, Suriye'ye giden askerlerimizden 4 günün sonunda görevden yarın Hakkari sınıflarımıza dönecekler. " Gözlerimi yorgunlukla açıp habere çevirdim. Altay'ın görev için nereye gittiğini bana söylemişti ve 4 gün geçtiğini biliyordum. Haber bülteninde bahsedilen askerlerden birisi de Altay'dı. Her gün yanıt vermesi için mesajlar atıyordum, hiç birine dönüş yapamamıştı. Heyecanla gülümsedim.

Gözlerim kendi kendiliğine kapanırken hızlıca yarın olmasını diledim.

-🩶-

"Çocuklar siz hızlıca tahtaya yazdığım soruları çözün, ben hemen geleceğim." Telefonumu alıp, sınıfın sessiz duracağına emin olduktan sonra sınıftan ayrıldım. Telefonum çalıyordu. Tanımadığım bir numaraydı, kaşlarımı çattım. Telefonu açıp kulağıma yerleştirdim.

"Alev Sönmez ile mi görüşüyorum?" Kalın bir erkek sesiyle kaşlarımı, mümkünmüş gibi, daha çok çattım. Durum ciddi olmalıydı.

"Evet, benim." Elimi gerginlikle belime yerleştirdim, her gerildiğimde sırtım sızlardı. "Bir sorun mu var?"

"Arabada mısınız?" Göremeyecekleri bilsem de refleks olarak başımı onaylamaz şekilde salladım.

"Hayır, değilim." Telefondaki adam gerginlikle nefesini verdi. Kalbim ağzımda atıyordu. Kağıt hışırtısından sonra devam etti. "Okuldayım, öğretmenim."

"Altay Aslan, sadece sizin numaranızı vermiş yakını olarak." Korkuyla gözlerim büyürken sızlayan belime elimi yerleştirdim. "Sizi aramak zorundayım."

"Buyurun dinliyorum." Gergin çıkan sesimi kontrol edemiyordum. Birkaç saniyelik sessizlik oluştu.

"Altay Aslan'ı görevde kaybettik, şehit oldu kendisi." Ağzım şaşkınlıkla açılırken gözlerim dolmaya başladı. Belimdeki elimi çekip açılan ağzımı kapattım. Göz yaşlarım yanaklarımdan intihar ederken ağzımdan küçük bir hıçkırık çıktı. "Başınız sağ olsun."

Hızlıca telefonu kapattım. Olduğum yere çivilenmiştim adeta. Sessizce ağlarken ilk şoku atlatamamıştım. Nasıl olurdu? Cidden ölmüş müydü? Titreyen ellerimi yüzüme götürdüm. Akan yaşlarımı hızlıca silip kendimi sakinleştirmeye çalıştım, kalbimin sıkıştığını hissediyordum. Hızlıca göz yaşlarımı sildim, derse geri dönmeliydim. Zorlukla kendimi tutup dersime girdim.

"Çocuklar çözdünüz, değil mi?"

-🩶-

R

uhsuzca televizyonda geziniyordum. Telefonumdan gelen her mesajı onun attığını sandığım için telefonumu kapatmıştım. Şimdiyse aklımı dağıtmak için televizyon izliyorum. Sorduğum hiçbir soruya yanıt vermemişlerdi.

Bulduğum bir diziyi açmıştım, klasik bir türk dizisiydi. Erkeğine muhtaç bir kadın, oldukça sıkıcı. Kanalı değiştirdim, bu sefer bir haber bülteni açmıştım. Yüzümü buruşturdum, daha fazla kötü haber göresim yoktu. Televizyonu kapattım çaresizlikle.

Koltuktan ağır ağır kalktım. Sınav kağıtlarını koyduğum masaya ilerledim. İlkokul öğretmeni olduğum için bütün sınavları ben okuyacaktım. Şu anda da kafamı dağıtmak için sınav kağıtlarını okuyacaktım. Matematikten başladım, en uzun zaman alandan...

Saat 21.00'e geliyordu. Zilin çalmasıyla daldığım kağıtlardan ayrılmıştım. Sırtımın tutulduğunu, belimin acısından anlayabiliyordum. Yaklaşık 2 saattir masadaydım, 30 kişilik sınıfın 3 dersinin sınavını okumuştum. Belimi tutup zorlukla ayağa kalktım. Kapıya doğru ilerleyip delikten baktım. Gelen kişi Erdem'di. Gergin tavırları kaşlarımı çatmama neden oldu, onu daha fazla bekletmemek için hızlıca kapıyı açtım.

Beni görmesiyle kaşları şaşkınlıkla havalandı. Sessizce yutkunduğumda beni imcelemeyi bıraktı.

"Alev, sen iyi misin?" Endişeli ve korkmuş sesi, kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. Nasıl görünüyordum acaba? "Neden telefonlara bakmıyorsun be Alev! Beni ne kadar korkuttun, haberin var mı?"

"Açmak istemedim." Diye mırıldandım zorlukla, Erdem tepkisiz bir şekilde yüzümü inceledi. İçeriye girmesi içim geriye çekildim, içeriyd girip kapıyı kapattı. Elimi yanağıma koydu, sıcacık elinin içimde mayışıyordum. "Altay..."

"Biliyorum Alev, biliyorum." Zorlukla gülümsediğinde gözlerim doldu. Önümde birleştirdiğim elleri Erdem'in boynuna sardım, uzun olduğu için uzanmakta zorlanmıştım. Bunu anlamış olmalı ki eğilip bana sarıldı. "Lütfen ağlama, gözlerin kıpkırmızı olmuş."

"Gitti Erdem, birden bire!" Burnunu çektim, beynim kabullenemiyordu. Kollarımı daha sıkı sarıp kafamı boyun girintisine soktum. "Bana söz vermişti."

Son Mesaj|TextingDove le storie prendono vita. Scoprilo ora