- 1.7 -

21.3K 731 19
                                    

Kapıya birkaç kere vurup geri çekildim. Gerginlikten dolayı sızlayan belime götürdüm elimi, kapının açılmasını beklemeye başladım. Endişeliyim, Altay'ı yeni, bu zamanlarda kaybetmişken Erdem'in göreve gitmesi normalinden daha fazla endişelenmeme sebep oluyordu.

"Alev." Erdem'in sesiyle daldığım noktadan uzaklaştım. Bakışlarımı gözlerine çevirdiğimde yutkundum, büyük bir endişe vardı. Kendisi için değildi bu endişe, benim içimdi. "İçeri gelsene."

Sessizce içeri girerken ellerimi önümde birleştirdim. Erdem kapıyı kapatıp benle birlikte içeri ilerledi. Yerde bir sürü kıyafet, bir de açık bir çanta vardı. Zorlukla yutkundum.

"Seni böyle bırakmak istemiyorum." Erdem'in zar zor duyduğum sesiyle bakışlarımı kendisine çevirdim. Sağımda durmuş, bana bakıyordu. Birkaç saniye birbirimize baktık, ardından dayanamayıp hızlıca kollarımı boynuna sardım. Bunu bekliyormuş gibi kollarını bana sardı. Derin bir iç çekti.

"Bu hayata yetişemiyorum." Diye mırıldandım zorlukla, sessiz kaldı. Onun da bu konuda zorlandığını hissediyordum. "Çok zor, daha yeni kaybetmişken..."

"Bunlarla kendini çıkmaza sokma, Alev." Gözlerime bakabilmek için uzaklaştırdı kendinden. Dolan gözlerim onun yeşil gözleriyle buluştu. Sadece sessizce ona bakıyordum. "Hayatta böyle zamanlardan geçebiliyoruz, ancak atlatacağız."

"Teşekkür ederim komutan." Erdem'in bana dediği her cümleye inanıyor, güveniyordum. Kafamı tekrardan göğsüne yerleştirdim. Hızlı atan kalp atışları gülümsememi sağladı.

"Gel çanta hazırlamamda yardımcı ol." Başımı onaylar şekilde salladım. Bedenimi onun bedenimden uzaklaştırdım. O, salona doğru ilerlerken ben de arkasından onu takip ediyordum. Evine birkaç kez daha gelmiştim bu haftalarda ancak fazla incelememiştim. Etrafta bir sürü bitki, çiçek vardı. Heyecanla birisine yaklaştım. Mor bir menekşeydi. "İstersen alabilirsin."

"Buraya senle vedalaşmaya geldim, komutan. Çiçeğini almaya değil." Çiçeklerine harika baktığı gözle görülürdü. Benim olsa, kesinlikle bakmayı unuturdum. "Ayrıca onlara benden daha güzel bakarsın, bakıyorsun."

"Ben görevdeyken sen bakabilirsin, hatta bak sana ne göstereceğim." Bana doğru, çantasından çıkardığı çakısı ile yaklaştı. Menekşenin bir kısmını kesmeye başladığında şaşkınlıkla ona baktım. Menekşenin böyle neslinin devam edebileceğini biliyordum ancak cidden bana verecek miydi? Kestiği menekşeyi ve yaprağını kibarca elime bıraktı. "Ben görevdeyken buna harika bakarsan, sana bir sürprizim olacak."

"Bakarım Erdem, ancak senin için. Sürprizin için değil." Gülümsedi sadece. Elime verdiği menekşeyi incelemeye başladım. En güzel çiçeğini bana vermişti. Gülümseyerek çiçeği dikkatlice tuttum. Bakışlarımı tekrardan Erdem'e çevirdim. Çocuk gibi göründüğümü biliyordum ancak pek de umrumda değildi. "Çantanı hazırlamaya başlasan iyi olacak."

"Gelsene." Hızlı adımlarla ilerleyip yere oturdum, sessizce yanıma oturup kıyafetlerini katlamaya başladı. Ona yardımcı olmak adına elime siyah tişört aldım. Dikkatlice katlarken bir yandan da aklıma gelen küçüklüğümle gülümsedim.

"Küçükken babam işi için şehirdışına çıkardı. Ben de o zamanlar beş veya altı yaşındaydım, ona mektup yazardım. Sonra ön gözüne saklardım." Birkaç saniye küçüklüğüme gittim, her seferinde bunu hiç sıkılmadan yapardım. Bakışlarımı Erdem'e çevirdim, gülümsüyordu. Katladığım tişörtü ona uzatıp devam ettim. "Her seferinde yapardım, geçen seneye kadar."

"Senin gibi bir çocuğum olsun isterdim Alev." Elimdeki menekşeyi yanıma bırakıp başka bir kıyafet aldım. Erdem'in söylediğine içten içe heyecanlanırken sadece gülümsedim.

"Ben de senin gibi babam olsun isterdim, demek isterdim ancak üzgünüm Komutan." Keyifle güldüğümde şaşkınlıkla kaşlarını çattı. Keyifle gülerken ona doğru, omzumla yaslandım. "O bebek neler çekti acaba?"

"O kadar kötü değildim Alev, ilk defa bebek bakıyordum." Gülümsedim, onunla eğlenmek hoşuma gidiyordu. Ona yaşlanmaya devam ederken bıraktığım menekşeyi ve yaprağını aldım. Hücrelerine kadar incelerken sessizliğe büründüm. "Ne düşünüyorsun?"

"Ne yapacağımı." Kendimi çaresiz hissediyordum. Kendimi burada tek başıma hissediyordum, nedensizce alışamamıştım. "Buraya alışamıyorum."

"Daha 2 ay yeni oldu Alev. Bu 2 ay senin için aksiyonlu geçti, anlıyorum. Ancak alışacağına da inanıyorum." Omzuna denk gelen kafamın üzerine kafasını koyup çantasını hazırlamaya devam etti. Cümlesine devam etmeden önce alayla güldü. "Sende de şeytan tüyü var Alev, buradaki herkese kendine alıştırdın. Beni bile."

"Bile, derken? Senin duyguların olamaz mı?" Birkaç saniye sessiz kaldı. Çantasını bitirmiş olmalı ki fermuarını çekip yatırdı çantayı.

"İnsanlarla yakın olmak, hayatında yer almak istemem. Askerim sonuçta, yarınım belli değil." Kendi hakkında böyle bahsetmesinden hoşlanmıyordum. Hoşlanmadığımı belli edecek şekilde kolunu cimcikledim. Bunu abime çok yapardım, beni kızdıracak bir hareket yaptığında acıtmayacak şekilde cimciklerdim. Erdem gülüp kolunun altına aldı beni. "Ancak sana alışmaktan rahatsız değilim Alev."

Son Mesaj|TextingDonde viven las historias. Descúbrelo ahora