- 5.1 -

7.6K 394 47
                                    

Siz: Derken? Kötü anlamda mı?

Tatlı Komutan: Bir şey demek istemiyorum.

Tatlı Komutan: Gelince konuşuruz.

Siz: Peki.

-🩶-
Birkaç gün sonra...

"Alya burası çok güzel." Alya İstanbul'da benden fazla bulunduğu için güzel mekanları biliyordu. Sabah bir kafeye gitmek için tutturmuştu. Doğumuna bu kadar az bir zaman varken gezmemesini söylüyordum ancak nafileydi.

"Değil mi? Çok tatlı bir yer." Alya portakal suyunu içerken bana önerdiği bir içeceği almış, içiyordum. Alya'nın eli yine karnına giderken devam etti. "Kız çok güzel geliyor ışık, bir fotoğrafını mı çeksem?"

"Saçmalama Alya." Gülerek içeceğimden bir yudum daha aldığımda Alya kaşlarını çattı.

"Niyeymiş?" Büyük bir trip yiyeceğimi fark etmemle gülümseyip cevap vermeyi kestim.

"Tamam tamam! Çek." Alya gülümseyerek telefonumu alıp şifresini girdi, kamerayı açtı. Gülümseyerek poz vermeye başladığımda beni çekmeye başladı.

"Kız çok güzel oldu bak!" Telefonu bana uzatmasıyla heyecanla telefonu aldım. Telefonu incelemeye başladım. Gayet güzel çıkmıştım, fakat arkadaki bir grup dikkatlimi çekmişti. Kaşlarımı çatarak fotoğrafa baktıktan sonra kafamı kaldırıp arkama çevirdim.

"Ya Burak!" Bir kız cilveyle karışık bir şekilde adeta cırladığında, cırladığı kişiye çevirdim bakışlarımı.

"Ya Deniz." Diyerek kızı taklit eden adamı görmemle gözlerim şaşkınlıkla büyüdü.

Altay buradaydı.

Altay'a neden Burak diyordu, o kız kimdi? Gram umrumda değildi. Beni unutan, bırakan birisine, hatta veda etmeyen birisini özleyemezdim, özlemezdim. Hızlıca bedenimi önüme çevirdim.

"Bir sorun mu var?" Alya'nın endişeli sesiyle başımı onaylamaz şekilde salladım. Umursamaz bir şekilde omuz silkip içeceğimden bir yudum daha aldım.

"Altay, tam olarak arkamızda." Alya şaşkınlıkla bana bakıp bir de arkama baktı. Sinirle kaşlarını çattı.

"Şerefsiz!" Sinirle bağırdığında hızlıca sus anlamına gelecek şekilde parmağımı dudağıma götürdüm. "Yüzüne bile bakma şu itin!"

"Bakmıyorum zaten Alya! Sakin olur musun?" Hamile olduğu için ona ve bebeğine bir şey olmasından korkuyordum. Elini karnına götürüp gerginlikle arkasına yaslandı.

"Sanırım bize doğru geliyor." Arkama bile bakmadım. Benim için Altay bitmişti, ölmüştü. Kendi içimde büyük bir kin büyütmüştüm. Yanımızdan yanındaki kızla geçerken elindeki peçeteyi yere atmıştı. Ardından arkasına bile bakmadan mekandan ayrılmıştı.

Onlar gider gitmez eğilip yere attığı peçeteye baktım. Üzerinde 11 tane rakam vardı ve bunun ne olduğunu biliyordum. Telefon numarasıydı.

"Telefon numarasını atmış."

"Çöpe at gitsin. Yok, yayalım numarasını!" Alya sinsice gülümsediğinde güldüm sadece. Başımı onaylamaz şekilde salladım, bunu yapamazdık. Başıma başka bir bela almak istemiyordum.

"Boş ver gitsin, çıkarken çöpe atacağım." Peçeteyi sinirle buruşturup çantamın içine attım. "Lütfen görmemiş sayalım, o adamı düşünmek bile istemiyorum."

"Peki, kalkalım mı?" Alya'nın sesiyle başımı onaylar şekilde salladım. O da Altay'dan en az benim kadar hoşlanmıyordu. Beraber oturduğumuz sandalyeden kalktım.

-🩶-

Siz: Alya'nın sancıları başladı, hastaneye gittik.

Siz: Doğuma aldılar.

Siz: Haftaya salı döneceğim. (19.07)

Tatlı Komutan: Sağlıkla kucağına alır inşallah. (19.09)

Tatlı Komutan: Salı günü geleceksin, her şey hazır mı?

Siz: Evet, hazır. Otobüs biletini hallettim.

Siz: Neden soruyorsun?

Tatlı Komutan: Hiç, seni almaya ben gelebilirim diyecektim.

Siz: Naziksin komutan, ancak gerek yok.

Tatlı Komutan: Sen bilirsin. (Görüldü.)

Siz: Erdem, daha önceki mesajların neydi?

Siz: Yani daha fazla ara istemiyorum derken?

Tatlı Komutan: Çok meraklı olduğunu baban söylemişti.

Siz: Baban? Babam diyordun.

Tatlı Komutan: Ağzımdan bir şey kaçırmamı istiyorsun ancak üzgünüm.

Tatlı Komutan: Geldiğinde konuşacağız.

Siz: İyi tamam.

Siz: Salı?

Tatlı Komutan: Anlaşıldı. İyi akşamlar, Alya'ya da tebrik ettiğimi söyle lütfen.

Siz: Söylerim. İyi akşamlar.

Son Mesaj|TextingWhere stories live. Discover now