- 2.0 -

17.3K 577 45
                                    

Siz: Erdem, şu an bu mesajı göremeyeceksin biliyorum ancak sana sormak istediğim bir şey var.

Siz: Altay'ın mezarı nerede? (08.02)

Siz: Memleketinde demiştin ancak belirli bir konum istiyorum. Söylemekten kaçındığının farkındayım ancak o da benim yakınımdı. Mezarını bilmek hakkım.

-🩶-

"Ya güzelim, haftaya gelsek diyoruz ama?" Masadaki hamuru yoğururken bir yandan da kardeşimle, Arda'yla, görüntülü konuşuyordum. Ailemle sadece görüntülü aramalar ile konuşabiliyorduk ama iki tarafta bundan pek memnun değildim. Onların beni özlediği gibi ben de onları özlüyordum. "Çok da kalmayız, zaten benim okulum var."

"Ben de istiyorum be Arda, olur gelin." Hamuru yoğurmaktan yorulmuş kollarımı salladım kendine getirebilmek için, kurabiye yapmak oldukça zordu. "Ne zaman gelmeyi düşünüyorsunuz?"

"Haftaya nasıl?" Düşündüm birkaç saniye, haftaya gelmelerinde sakınca yoktu ancak işe de gitmem gerekiyordu. Ela ablayla da yapacak birkaç planımız vardı ancak başımı onaylar şekilde salladım.

"Olur, gelin." Arda başarmışlıkla gülümserken bense hamuru top top yapmaya başlamıştım. "Benim kapatmam gerek şimdi, yarın ararım seni. Annemlere selam söyle."

"Görüşürüz, aleyküm selam." Gülümseyerek öpücük yolladıktan sonra telefonu kapattım. Kurabiyeleri top top olacak şekilde hazırlayıp önceden ısıttığım fırına attım. 60-70 dakika pişirmeye bırakacaktım. Elimi yıkayıp hızlıca masayı temizlemeye başladım. Kirli tabak çanakları hızlıca yıkayıp masayı güzelce sildikten sonra artık mutfaktan ayrılabilirdim.

Aldığım telefonumla birlikte salona doğru ilerlerken bilgisayarımdaki açık sekmeye baktım. Hiçbir şey aratmamıştım, birkaç saniye duraksadım. Derin bir nefes verip bilgisayarın başına oturdum ve aklıma gelen ilk şeyi yaptım.

Altay'ın mezarının nerede olabileceğine bakacaktım.

Bir sonuç çıkacağına emindim, parmaklarımı hızlıca klavyenin üzerinde gezdirdim. Bulabilmek için bildiğim her şeyi deneyecektim, öncelikle memleketini bulacaktım.

Altay'ın memleketini bulabilmek için önce bilgilerini bulabileceğim herhangi bir site veya uygulama aradım. Belki oradan bulurdum diye düşündüm ancak hiçbir şey yoktu. Eski konuşmalarımıza bakabilmek için mesajlara girdim ancak sohbete giremedim. Görürsem kesinlikle ağlardım, bunun farkındaydım. Sohbetten çıkıp hızlıca Ela ablayı aradım. Birkaç çalış sonrasında açıldı.

"Alev kuzum?" Ela ablanın mutlu ve heyecanlı sesiyle gülümsemeye çalıştım. Elimle bilgisayarı kapatırken sandalyedeki yönümü değiştirdim.

"Ela ablam! Müsait misin?" Dedim aynı heyecanda gözükmek için, bunun sahte olduğunu o da biliyordu ama bir şey demedi.

"Müsaitim kuzum, dizim başlayacak onu bekliyorum." Gülümsedim, her gün farklı bir dizisi vardı ve açıkcası ona yetişemiyordum. Bunu nasıl sorabileceğimi düşündüm birkaç saniye.

"Altay'ın memleketini biliyor musun Ela abla? Hiç bahsetti mi sana bu konu hakkında?" Diye sordum bir umut. Birkaç saniye sessiz kaldı, ne diyebileceğini bilemediğinin farkındaydım ama umutla cevabını bekliyordum.

"Uzun süre İstanbul'da yaşamış ama memleket..." Sessiz kaldı. Birkaç saniyenin ardından devam etti. "Karadenizli olduğunu hatırlıyorum ancak şehir aklımda değil kuzum, kusura bakmayacaksın artık."

"Yok Ela ablam, ne kusuru. Teşekkür ederim, sana iyi eğlenceler." Gülümsedim, az da olsa bir şey öğrenmiştim. Vedalaşarak telefonu kapattıktan sonra bilgisayarı hızlıca açıp arama ekranına Karadeniz bölgesini aramıştım, 18 şehir vardı.

Telefonu bilgisayarın yanına bırakıp ayağa kalktım. Mutfağa gidip hızlıca kendim için bir kahve hazırlamaya başladım, gece oldukça uzun sürecekti. Su kaynarken pişen kurabiyelere baktım.  Yarım saate fırından çıkarmam gerekecekti. Fırına yaklaşıp kurabiyeleri inceledim, bu yaptığım kurabiyeler Erdem'e görev için yaptığım kurabiyelerin aynısıydı. Gülümsedim, bir çocuk gibi mızıklanması aklıma gelmişti.

Su kaynadığında kahveyi kupaya koyup üstüne kaynar suyu ekledim. Çekmeceden çay kaşığı alıp karıştırdıktan sonra bardağı alıp salona doğru ilerledim. Masaya oturup kupayı bilgisayarımın yanına bıraktım. Telefonumdan otuz dakika sonrasına alarm kurdum. Kendimi tanıyordum, onları fırında unuturdum.

Karadenizdeki bütün mezarlıklara teker teker bakacaktım. Evet, bunu yapmak mantıksızdı ama başka çarem kalmamıştı. Bakışlarımı son kez bilgisayardan ayrılıp camdaki menekşe yaprağına çevirdim. Kökleri yavaş yavaş çıkıyordu, ona iyi bakmak beni nedensizce mutlu ediyordu. Gülümsedim. Kahvemden bir yudum daha alırken bütün odak noktamı bilgisayara çevirdim.

Son Mesaj|TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin