Bölüm 2

781 46 17
                                    

Bir süre öncesi...

Merdivenleri heyecan içinde koşar adım inerken elbisemin etekleri dolanmasın diye tek elimle kaldırmıştım. Sabahtan beridir süsleniyordum. Mevsimin ilk, benim İstanbul'daki ilk, yaz pikniğime gideceğimden içim içime sığmıyordu. Perran'ın beni beklediği odaya doğru koşar adım gittim. Ben tam kapıya yetiştim derken dadım Münevver odadan hazırlanmış bir halde çıktı. Ona çarpmamak için son anda kendimi tutabildim.

"Perran içeri de mi?" diye nefes nefese sordum, bir an önce yola çıkmak istiyordum.

Başını salladı. "Öyle, Afife Hanım ile sohbet ediyorlar." Ben içeri girecekken dadım kolumu tuttu. "Bak, Yasemin. Orada aşırılık istemiyorum. Perran delisine uyayım deme sakın. Hanımefendi gidip hanımefendi döneceğiz. Sonra anneciğin bir daha izin vermez. Beybaban da evden dışarı çıkarmaz ona göre!"

Yanağına bir öpücük kondurdum. "Sen merak etme dadı sultan. Başımı yerden kaldırmayacağım."

Dadım gözlerini kıstı. "Seni hınzır, başını kaldırmazsan güzelim boğazı nasıl seyredeceksin?"

Sırıttım. "Şöyle çaktırmadan kaşlarımın altından bakarım, olmaz mı?"

Dadım alayıma karşılık derin bir iç geçirip koridora doğru yürürken ben de içeri daldım. Perran ile annem pencerenin kenarındaki divanda oturmuş konuşuyorlardı. Perran beni görünce ufak bir çığlıkla ayaklandı.

"Nihayet Yasemin, seni beklerken yaşlandım ayol!"

"Yalana bak, az önce geldin. Kapı zilini duydum."

Daha dün karşılaşmamışız gibi birbirimize sarıldık. Perran'ın yanında küçük kardeşi Pertev de vardı. Küçük Pertev henüz altı yaşında olmasına rağmen ciddi bir tavırla benim elimi sıktı.

"Nasılsın?" dedim bende aynı ciddiyetle.

Minik burnunu yukarı kaldırıp "İyiyim Yasemin." diye beni cevapladı.

"Bugün pek de yakışıklı olmuşsun." dedim ona takılmak için.

Anneme doğru kısa bir bakış atıp hafifçe gülümsedi. Kızaran yanakları, utangaç tabiatını hemen öne sermişti.

"Mektep yok mu bugün?" dedim düzgünce taranmış saçlarını bozmak için atıldım. Pertev hemen anlayıp başını geri çekti ve küçük dudaklarını sallandırdı.

Perran onun yerine gözlerini devirerek cevapladı. "Bize göz kulak olması için derse göndermedi annem. Başımızda erkek olursa içi rahat edecekmiş."

İkimiz birbirimize manalı bir gülümsemeyle baktık. Küçük Pertev ve dadımın gözleri üzerimizde olacaktı ama biz bugün eğlenmeye kararlıydık. Kapıdan çıkmadan evvel annemin terbiye içeren öğütlerini bir kez daha dinledikten sonra hemen kulak arkası edip kapıya doğru seğirttik. İkimizde heyecanlıydık, gerçi Perran daha önce bu pikniğe birçok defalar gitmişti ama ilk kez yanında annesi yokken katılacaktı. Dadım Münevver ve ufak Pertev dışında başımızda duracak kimse yoktu. Annemlerde gelmek isterlerdi ama Perran'ın annesi ile birlikte yeni nazırın konağındaki tebrik yemeğine katılmaları gerekiyordu. Bu tesadüf bizim işimize yaramıştı, özgürce piknikte dolaşabilecektik.

Dadım elindeki sepeti uşağa verdikten sonra Pertev'in elinden tuttu ve biz arabaya binene dek kapının başında bekledi. Şimdiden inceleyici bakışları üzerimizdeydi, en küçük serseriliğimizde henüz ayrılmadığımız eve dönebilirdik. O yüzden efendice arabaya bindik ve kadife kaplanmış rahat koltuklara oturduk. Boğaz kenarındaki koruya varana dek vakur duruşumuzu hiç bozmamak için nasıl da gayret etmiştik.

Kalpten ÖteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin