Bölüm 39

148 21 7
                                    

Halid arabayı durdurup hemen aşağıya atladı ve kapıyı açtı. Eldivenli bir el, kibarca içeriden uzandı. Osman'ın yüzünde plancı bir sırıtış belirdiğinde, misafir, Halid'in yardımıyla arabadan indi. Yelena başındaki şapkanın tülünü kaldırıp eve doğru durgun bir bakış attı. Osman ile göz göze gelince yüzünde soğuk bir gülümsemeyle başını eğip genç adamı selamladı. Osman selam vermek yerine ciddileştirdiği ifadesini koruyarak kadına bakmaya devam edince, Yelena bozuk bir tavırla başını dikleştirip eve doğru adımladı.

'Bu kadının ne işi var?' diye kendi kendine söylenen Osman, pencereden çekilmeden önce elindeki elma çöpünü dışarıya fırlattı. Agop'tan kurtulmuştu ama Edip Nuri başka bir casus göndermişti, hem de en dişlisini. Bu kadınla başa çıkmak onun için zor olmazdı, belki böylece bir parça eğlenebilirdi de. Üstündeki kirli yeleği çıkarıp küçük masasının üstüne attı, yatağına uzandı. Yelena'nın geliş nedenini ve yahut bahanesini daha sonra da öğrenebilirdi.

Yelena onun kadar sabırlı olmasa gerek, yarım saat sonra kapısı tıklatıldı. Tavşan uykusundaki Osman başını yastığından kaldırmadan seslendi.

''Gel!''

Odaya giren Yelena değildi, köşkteki hizmetli de değildi, bizzat Halid kapının önünde belirdi.

''Osman Bey, uykunuzdan uyandırdığım için beni af edin. Yelena Hanım teşrif ettiler, sizinle görüşmeyi dilerler.''

Osman tek gözü kapalı, yastıktan doğruldu ve karşısında el pençe divan duran esmer adama baktı. Saygıyla başını eğmiş, onun cevabını bekliyordu.

''Sen geri dön Halid, yarın gel ve hanımı götür. Onunla işim bugün biter.''

Halid bir anlık duraklamadan sonra başını iyice eğdi. Böyle bir cevabı beklemiyor olmalıydı, yine de sorgulamadı.

''Emredersiniz Osman Bey.''

Adam kapıyı kapatacakken Osman yeniden seslendi.

''Aşağıdaki herife söyle, bana yiyecek bir şeyler getirsin. Ha, ayrıca Yelena'ya de ki, hanımefendi küçük kıçını kaldırıp odama gelsin. Bir de ayağına gidemem aşiftenin.''

Adam yeniden başını eğdi ve ağzının içinde gevelediği bir emredersiniz lafından sonra kapıyı örttü. Osman gıcırdayan yatakta oturur vaziyete geçti, yatağın başındaki gömleğine uzanıp üstüne geçirdi. Uyumak ve sonra da Salih ile uğraşmaya devam etmek isterdi ama ne yazık ki, bu zevkini biraz ertelemesi gerekecekti.

Arabanın ayrılışını pencereden izledi. Salih uyuyor olmalıydı veya bir yerde bayılmış. Yoksa arabanın gelişini, kendisi için kaçış bileti olarak göreceğine hiç şüphesi yoktu. Genç adamın sıradan ve beceriksiz biri olmadığının farkındaydı. Israrla öğrettiklerini öğrenmemeye çalışmasına da gittikçe öfkelenmeye başlamıştı. Edip Nuri bu adam bu denli önem veriyorsa işi bitince o kadar çabuk gözden çıkarırdı. Bu yüzden Osman bir şekilde bu adamı korumalıydı ve sebebini kimsenin anlamasına mahal vermemeliydi.

Kapı sinirli bir edayla çalındı. Rus karısı bu emirden farkı olmayan çağrıya öfkelenmiş olmalıydı. Osman hiç acele etmeden önünü düğmelerken keyifli bir sesle konuştu.

''Gel içeri!''

Yelena burnu havada kıpkırmızı bir suratla odaya girdi, karşında utanmaktan yoksun kılıkla duran adamı görünce bir saniye durakladı. Bu saygısızlık onu rencide etmek yerine bakışlarının hoş beden üzerinde dolanmasına neden olmuştu. Oldukça bere izi vardı ama genç adamın güçlü ve düzgün fiziğine bakmaktan kendini alıkoyamadı. Siniri aniden eriyip gitti, yerini bambaşka duygulara bıraktı.

Kalpten ÖteWhere stories live. Discover now