Bölüm 13

330 44 14
                                    

Gülçehre Hanım güzellik uykusuna yattığından yemeğe katılmamıştı. Yasemin ise hırçınlığından azade bir durgunlukla, tabağındaki yemekle ilgilenirken; Salih, Afife Hanım ile sohbet etti. Sadık Muhsin Bey'e uzun zamandır hayranlıkla karışık bir saygı duyuyordu, eşi Afife Hanım'ın seçkin karakterine de aynı hisleri duymaya başlamıştı. Abartıdan uzak, saygılı bir samimiyet taşıyan muhabbeti ve anlayışlı düşünceleri, Salih'i rahatlatıyordu. Ziyaret ettiği için bir kere daha şükretti. Münevver de onlara katılmıştı ama konuşmaktan çok dinlemeyi tercih ediyordu. Salih'in her lafını tartmayı ihmal etmeden elbette...

Yemekten sonra balkonda kahve içmeye çıktılar. Salih, Yasemin'in yatışmış coşkusunu ve ona bakmaktan çekinen halini gördükçe içini sıkıntı basıyordu. Yemekten önce her şey yolundayken birden hali değişmişti. Acaba kalması konusunda kibarlığından ve mahcup olduğundan mı ısrar etmişti? Belki şimdi de pişman olmuştu. Aklı Yasemin'de kaldığından, Afife Hanım ile yaptığı sohbete bir türlü kendini veremiyordu.

"Afife Hanım, Sadık Muhsin Bey konağa teşrif ettiler."

Haberi getiren Bekir Efendi'ye dönen Afife şaşırarak sordu. "Saat o kadar geç mi oldu?"

Bekir Efendi kapının gerisinden ona cevap verdi. "Hayır, hanımım, öğleyi biraz geçti."

Afife Hanım, kendisine bakmakta olan gençlere döndü. "Babanız neden erken geldi acaba? Ben bir bakayım. Siz oturun, az sonra dönerim."

Salih ayağa kalkarak Afife Hanım'ı selamladı. Afife Hanım hızlı adımlarla balkondan çıkarken Salih yerine oturdu. Yalnız kalmışlardı. Yüreğini incecik titreten bir gerginlikle Salih, Yasemin'in yarıladığı kahve fincanına göz attı.

"Size bir fal borcum vardı." dedi konuşmaya başlaması umuduyla.

Yasemin kapıdan yana bakmayı keserek ona döndüğünde devam etti. "Kahvenizi bitirin de, fincanı kapatalım."

Yemyeşil gözlerdeki kararsızlık aklına yeniden, kızın olası pişmanlığını getirince, balkondan aşağı atlayıp kaçmamak için kendini zor tuttu. Birdenbire ne olmuştu? Dayanamadı.

"Yasemin Hanım, benimle konuşmayacak mısınız?" dedi. "İstemeden bir suç mu işledim?"

Yasemin telaşla başını salladı. "Hayır, hayır, olur mu hiç, neden böyle düşündünüz?"

"Kalmamdan pişman gibisiniz."

Yasemin pişman değildi ama giderken Perran'ın dediklerinden rahatsız olmuştu. Salih için çalıntı sevda diye bahsetmişti, Yasemin'in Perran'dan çaldığı ve haksızca el koyduğu... 

'Ona baktıkça gönlüm nasıl eriyor sana anlatamam ama görüyorum ki; sen, mutlusun elden gelen bir şey yok. Aşkımı kalbime gömeceğim ve senin çalıntı sevda ile mutlu olmanı dileyeceğim. Fakat başkasının mutluluğu pahasına, mutluluk inşa etmek görülmüş şey değil ama belki siz başarırsınız.'

Yasemin'in yaptığı şey bu muydu? Salih aldığı mektup üzerine onun kapısına dayanmıştı, hatta ileri giderek çevresine övünmüştü. Eğer mektubun, Perran'ın aşkı üzerine yazıldığını ve Perran adına gönderildiğini öğrenseydi; yine yazarını mı arayacaktı, yoksa yazdıranı mı?

"Pişman değilim." dedi gece mavisi gözlere bakmaya cesaret ederek. Onu suçlayan bir bakış görmeyi beklerken ilgili bir ifadeyle karşılaştı. Kuruyan boğazından kelimeleri çıkarmak için yutkundu. "Havanın sıcaklığına henüz alışamadım. Paris'te hiç bu kadar güzel havalar olmazdı. Oranın kasvetinden sonra bu cennet bana fazla geldi sanırım, çarptı."

Salih'in bakışları hiç çekinmeksizin Yasemin'in güzel yüzünde dolanırken, kızın yanakları iyice kızardı. Cüreti karşısında aptallaşan Salih başını çevirdi. Her ne kadar nişanlısı olsa da, genç bir kızı bu şekilde süzmesi ayıptı. Bir de bakışlarını genç kızın gül yüzünden alabilse... Ah, ah! Güzelliği miydi onu çeken, yoksa beğendiği için mi çok göz alıcı bir güzelliğe sahipti? 

Kalpten ÖteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin