KOD ADI SERİSİ-1 KIRMIZI

ZEHİRLİ DAKİKALAR

 Bundan sonra yeni bölümler salı ve cumartesi günleri yayınlanacaktır. İyi okumalar :D

" Hadi ama kendine gel artık." Oğuz bilmem kaçıncı kez aynı cümleyi kurmuştu. Her seferinde başımı sallayıp, kendime gelmeyi denedim ama yapamamıştım. Hala aklım olanları anlamakta zorlanıyordu. Zehir'le başım ciddi anlamda beladaydı. Bunu biliyordum artık. Sorun bundan sonra ne yapacağımdı. Barut sürekli beni ondan kurtaramazdı. Kendi başımın çaresine bakmak zorundaydım. Ama nasıl olacağını bir türlü karar verememiştim.

O sırada sınıfın kapısı açılmıştı. Okulun ilk günü bizi koşturan eğitmenimiz içeriye girdi. Kendimi istemesem de toplamak zorundaydım. Ne yapacağını kesinlikle bilmek imkânsızdı. Bu kadına hayran mı olma gerekiyordu yoksa korkmam mı gerekiyordu emin olamıyordu. Aslında zaman zaman ikisini de hissediyordum. Her zaman olduğu gibi siyahlar içindeydi. Saçları benim yaptığım gibi ensesinde atkuyruğu yapılmıştı. Belinde hiç çıkarmadığı silahı duruyordu. Elleri arkasında birleşmiş halde içeriye girdi. Delici gözleri bizim üzerimizde gezinmeye başladığında herkes gibi bende nefesimi tutmuştum.

" Ben sizin tarih öğretmeninizim. Adım Derya. Hakkımda bu kadar şey bilmeniz yeterlidir. Sizin esas bilmeniz gereken tek şey dersime ne kadar önem verdiğim. Sizinde vermeniz gerektiği gibi... Aksi takdirde asla ilk kademeyi geçemezsiniz. Buna inananın. Tarihini bilmeyen hiç kimse bu ülkeye fayda sağlayamaz. Hepiniz en içten bu vatanın her karışına bağlı olmalısınız. Bu sayede her tehlikeli görev için daha istekli olursunuz. Sevmediğiniz biri için savaşabilir misiniz?" diye sordu yüzlerimize bakarak. Kimse sesli olarak yanıtlamamıştı. Sadece başımızı sağa sola sallamakla yetinmiştik. Cevap açıktı. İnsan sadece sevdikleri için savaşırdı. " İçinizden kim umursamadığı birini savunur? Ya da kim kendi için hiçbir anlam ifade etmeyen birini korumak ister? Cevap belli değil mi? Kimse yapmaz... "

O her ne kadar vatandan bahsediyor olsa da aptal kalbim bu cümleleri öğle arası olanlara bağlamıştı. Barut'un gelip beni Zehir'den kurtarışı aklıma gelmişti. Beni önemsiyor olması, sadece hava atmak adına yaptığından daha mantıksız gelmişti. Ben kimdim ki Barut gibi biri beni önemseyecekti. Bunu düşünmek bile aptallıktı.

" O yüzden tarihinizi bilmeniz çok önemli. Tarihinize ne kadar hâkim olursanız vatanı o kadar seversiniz. İlk dersimiz bazı nedenlerden dolayı bir hafta aksadı. O yüzden bir haftalık arayı hızlı kapatmamı gerekiyor. Ama yine de en önemli konuyu iyice anlamanız gerekiyor." Kürsüye uzanıp eline kumandayı aldı. Bir anda pencereler siyah panjurla kapandı ve karşı duvardaki beyaz perde görüş alanına girdi. Üzerinde "DERİN TARİH " yazıyordu.

" Hepiniz geldiğinizden beri MGS'nin bayrağını gördünüz. Siyah bayrağın üzerinde iç içe geçmiş üç hilal var." Elini yeniden kumandaya dokundurdu. Perdenin üzerinde iç içe geçmiş üç hilal belirdi. " Bu bizim kurumumuz için oldukça önemli bir semboldür. En az Türklerin tarihi kadar eski bir semboldür. Bunu herkes bilmez. Sizde biden haberdar olduğunuz zaman anca görebildiniz. O yüzden bunun değerini bilin ve ne kadar önemli bir yerde olduğunuzu kavrayın."

" Bu sembol; bir Türk Devlet'inin arması olamaz! Sadece bir Türk Devlet'ini temsil edemez! Çünkü bu sembol, bütün Türk Devletlerinin, ortak kuruluş ve beka felsefesinin sembolüdür. Dünya Türk hâkimiyetini sembolize eder. Yani bir devlete mal edilemez. Büyük Bir Seçici Kurul'un yüzyıllar boyu süregelen bir geleneğinin izlerini taşır. Ahmed Yesevi ile yeniden bir anlam kazanan bu sembol, Gizli Kurul'un sembolüdür.'"

" Yani bir teşkilata aittir. Bu teşkilat; Türk tarihi var olduğundan beri var. Benim bildiğim, en son Hoca Ahmet Yesevi'nin duasıyla, Anadoluyu yeniden Türk hâkimiyetine almak için, bu teşkilat faaliyete geçerek tekrar can buldu. Bunlar, herhangi bir Türk Devleti, yeryüzünde hâkim konuma gelene kadar faaliyet gösterirler. Örneğin, Fatih devrinde, Kanuni devrinde bu yapı uyumaya geçmiştir. Çünkü istenilen hedefe ulaşılmıştır. Ne zaman ki Türk Devletleri zaafa uğrar, endişe hâsıl olur, beka sorunu yaşar, bu yapı o zaman tekrar uykudan uyanır, faaliyete geçer. Dünyanın her yanına anında kök salar...'