TUZAK

32.1K 1.9K 206
                                    

İYİ OKUMALAR...

Dışarıda son derece şiddetli yağmur yağıyordu. Aslında yaz aylarının sonu olmasından dolayı soğuk falan değildi. Sakinleştirici bir etkisi vardı üzerimde. Bunu seviyordum. Bu havalarda düşünmek ve karar vermek daha etkili geliyordu. Bende bu yüzden yine kendimi bahçeye atmıştım. Şiddetli yağmurun altında, okulun etrafında tempolu şekilde koşuyordum.

Sabahın erken saatleri olduğundan ortalarda kimseler yoktu. Bu da işimi iki kat kolaylaştırıyordu. Yalnız kalmak daha iyiydi. Düşünmem gereken o kadar şey vardı ki. Hangisinden başlayacağımı bile bilmiyordum. Sadece buna karar vermek için bile yarım saattir koşuyordum ve hala hiç bir karara varamamıştım.

Güney bir kaç haftadır değişmişti. O yaralanma olayından sonra tamamen başka birine dönüşmüştü. Elbette bende artık susmuyordum. Aradaki tüm emir komuta zinciri kalktığından, fütursuzca ona cevap veriyordum. Eskiden bunların karşılığı okul etrafında koşma olurdu ama artık yapamazdı. Çünkü ikimizde konum olarak eşittik. O benden bir kademe üsttü ama dersler dışında ceza verme hakkı yoktu. Aynı ekibi paylaşmanın faydalarından biriydi bu.

Bu tartışmalar yüzünden aramızdaki tüm iletişim de minimuma inmişti. Zaten iki kelimeden fazla konuşmaya başladığımızda tartışmaya başlıyorduk. Bu yüzden sadece eğitim hakkında konuşuyor ve gerekmedikçe yanıma gelmiyordu. Oysa bu olaylar olmadan önce, ona yakınlaştığımı düşünmüştüm. Ders bitişlerinde konuşuyor, yemeklerden önce karşılaşırsak durup iki çift laf edebiliyorduk. Bir de o öpücük vardı tabi. Benim unutamadığım ancak Barut için hiçbir anlam ifade etmeyen o öpücük... Ben kendi halimde hayaller kurarken o ise hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ediyordu. Öncekinden daha soğuk, duvardan farksız bir adam olmuştu. Artık ona Güney bile diyemiyordum. O yine Barut olmuştu benim için. Yeni eğitmenim, ekip arkadaşım Barut...

Onu Yeliz'le görmek canımı acıtıyordu. Zaten bu koşmamın nedeni de bu değil miydi? Dün gece beraber bahçede gülüşmelerini görmem. Canım yanıyordu. Ama bunu bile dile getiremiyordum. Gizem'e bile hiç bir şey anlatamıyordum. Çünkü anlatsam bile hiç bir şey değişmeyeceğinin farkındaydım. Ben yeni ajandım o ise eğitmen. Bizim aramızda bundan başka bir ilişki olmayacaktı. Zaten Barut'ta bunu benden uzak durarak kanıtlıyordu. Her ne kadar herkesten fazla birlikte vakit geçirmek zorunda bırakılıyor olsak da ki müdürün bunu neden istediğini hala anlamış değildim ama bizde değişen bir şey olmuyordu. Ne kadar vakit geçirirsek geçirelim, yeniden ortaya çıkmış olan duvarlar yıkılmıyordu. Aksine, her yan yana gelişimizde daha fazla kalınlaştığını hissediyordum.

Bir de olayın farklı bir boyutu vardı tabi. Barut'un benden uzak durmaya başlaması MGS oldukça komik karşılanmıştı. İlk zamanlar bunun için benimle dalga geçme cüretini göstermişlerdi ancak ağızlarının payını alıp oturmuşlardı. Alaylı bakışlar, küçümseyici sözlerle uzun süre uğraşacağımı düşünmüştüm ama beklediğim gibi olmamıştı. Bu olay bir süre sonra unutulmaya başlamıştı. Artık kimsenin odak noktası değildim artık. Ateş ismini almam bile unutulmuştu. Çünkü beklenen olmamıştı. Barut'un Ateş' olmamıştım. Biz Barut ve Ateş olmuştuk. İki ayrı birey... Hangisinin daha iyi olduğuna karar vermek zordu. Ben alaycı bakışlardan hoşlanmıyordum ama Barut'a uzak olmaktan da hoşlanmamıştım. Ne yapacağım hakkında en küçük bir fikrim bile yoktu.

Cidden bir gün bu düşüncelerimin içinde boğup gidecektim. Koşuşumu biraz daha hızlandırdım. Düşünmemi zorlaştırmaya çalışıyordum. Ama ayağım bir anda ters dönünce, kendimi çamurlu su birikintisinin içinde buldum. Başım olduğu gibi suya girmişti. Bir avuç suda boğulma durumunu neredeyse canlı canlı tadacaktım. Ama acıyan yer sadece ayağım olunca, başımı sudan çıkarmak kolay olmuştu. Bileğim fena acıyordu. Bugün ki eğitim öncesi hiç iyi olmamıştı.

KOD ADI SERİSİ-1 KIRMIZITempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang