YEMİN

47.3K 2.2K 456
                                    

Verdiğim karardan pişmanlık duymayacağıma emindim. Ölüm şimdiye kadar kaçtığım bir durum olmamıştı. Annem ve babamın ölümünden sonra hayatıma girmiş ve o günden itibaren, beni kuşatmış bir kelimeydi Ölüm. Soğuk, yalnız ve bir o kadar mesafeliydi. Ama hiçbir zaman korkutucu olmayı başaramamıştı. Ben ölümden hiç korkmamıştım. Aksine ona yakın olmayı istemiştim. Bu yüzden polis olmak, ailemin intikamını almak için yıllarca çabalamıştım. Ve sonunda çabamın karşılığını almıştım. Bir şekilde MGS'ye dâhil olmayı başarmıştım.

Şimdi değer verdiğim birinin, hem geçmişi hem de geleceği belirsiz diye uzak durmam mı gerekiyordu? Hayır... Bu söz konusu bile değildi. Güney yanında olmamı istediği sürece hiçbir şeyden kaçmayacaktım.

Odadan çıkar çıkmaz yemekhaneye geçtim. Gizem ve Oğuz yemeklerini almış ve yemeye başlamışlardı. Sıra da azalmış göründüğünden, vakit kaybetmeden sıraya geçtim. Bir yandan ilerleyen sırayı takip ederken, diğer yandan da Güney'i arıyordum. Her zaman ki ekibi buradaydı ama ne Güney'den ne de Yeliz'den bir iz yoktu. İkisinin ortadan kaybolması kalbime bir sızı vermişti. Ama hayır bunu kendime yapmayacaktım. Kendimce paranoyalar üretip inanmayacaktım. Henüz o kadar düşmemiştim.

Kendimi toparlayıp alacağım yemeğe odaklandım. Aldığım yemekle diğerlerinin yanına geçip oturdum. İki çift meraklı göz bana kaçamak bakışlar atarken, ağzıma attığım lokmayla geriye yaslandım.

" Ne?" dedim daha fazla dayanamayarak.

Gizem aramızdaki mesafeyi minimuma indirecek şekilde üzerime eğildi. Geri çekilme gereği görmedim. Onun yaptığı gibi doğrudan mavi kıpır kıpır gözlerine baktım." Müdürle bu kadar uzun ne konuştuğunu anlatmayı düşünüyor musun?" dedi.

Başımı iki yana sallayıp geri çekildim. Onu kıvrandırmak hoşuma gidiyordu. Birazdan tehditlere de başlayacaktı. " Hey ben ne kaçırdım?" diye sitem eden Oğuz araya girince, Gizem tehditlerini ertelemek zorunda kalmıştı. Çünkü bu soru onu gözle görünecek şekilde neşelendirmişti. Ama bende farklı bir etkiye neden olmuştu. Kızaran yanaklar, kaçamak bakışlar ve terleyen avuçlar...

" Hadi İnci anlat Oğuz'a neler kaçırdığını." Sesi o kadar neşeli çıkmıştı ki, onu öldürmek istemiştim. Ben burada ecel terleri dökerken o nasıl eğlenebilirdi? Arkadaş kanununda buna uygun kural falan yok muydu? Hani arkadaşın utandıysa sende utanacaksın diye yazılmamış kanunlar yok muydu? Eğer yoksa ben şu an icat etmeyi planlıyordum.

Oğuz masanın üzerine doğru eğilip, Gizem'in ima ettiği şu meşhur konuyu öğrenmek istiyordu. Ama ben ona cevap vermek yerine, ağzıma kaçamak yeni bir lokma attım. Bu bir süre beni idare ederdi. Ama ağzımdaki lokma bittiğinde ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yoktu. Çünkü bu yaptığım hareketten sonra Gizem yemeğimi kendi önüne çekip, korumaya almıştı. Yani ikinci kez aynı şeyi yapmaya imkân kalmamıştı. Bu da kaçacak yerim olmadığını gösteriyordu. İtiraf etmekten başka şansım yoktu.

Ağzımdaki lokmayı yavaş yavaş çiğneyerek, nerden başlamam gerektiğine karar vermeye çalışıyordum. Gizem'e olan biteni anlatmak kolaydı ama aynı şeyi Oğuz'a anlatmak zor geliyordu. Kızlarla dertleşmek kolaydı. Çünkü ikimiz de aynı duygulardan yapıldığımızdan, aynı şeylerden heyecanlanıp aynı şeylerden öfkelenebilirdik. İki kız bir araya geldiğinde hemen birbirine uyum sağlayabilirdi. Mesela mantığı kullanma seviyesi yüzde yirmilere düşerken, duygularla hareket etme seviyesi yüzde seksen olurdu. Aynı kızdan nedensiz nefret edebilir ya da bir anda sevebilirdik.

Ancak bir erkekle konuşmaya başladığında, sen duygularınla hareket etmeye başladığın anda o sana sinir bozacak şekilde mantığıyla yaklaşırdı. Şu anda da öyle olacaktı. Ben içimde yaşadığım heyecanı onunla paylaşmaya çalışırken, o yine mantığını devreye sokarak beni caydırmaya çalışacaktı.

KOD ADI SERİSİ-1 KIRMIZIWhere stories live. Discover now