TEKLİF

26.7K 1.5K 246
                                    


İNCİ

Bir hafta bu kadar hızlı geçemezdi. Başka bir durum olsa bir ay gibi hissedilirdi ama bu kez saatler gibi hızla geçmişti. Bu evde son iki gün kalmıştı. Oysa ne kadar harika ve eğlenceli zamanlar geçirmiştim. Güney'le hiç olmadığımız kadar yakındık artık. Ama yetmemişti işte. Bu tatil bize az gelmişti. Şimdi hem okul açılacak hem de görevimiz başlayacaktı. Buna ne kadar hevesli olsam da Güney'den ayrılmak için de o kadar hevessizdim. Bunu düşünmeyi bırakıp şu anın tadını çıkarmak en iyisi olacaktı.

Mutfağa kahvaltı hazırlamak için indiğimde Güney ise biraz koşup geleceğini söylemişti. Normalde ona eşlik ederdim ama bu gün nedense içimden gelmemişti. Bu yüzden bu histen kurtulmak için kedimi kahvaltı hazırlamayla oyalamaya karara vermiştim. O sırada yeni telefonum çalmaya başlamıştı. Elimdeki salatalığı bırakmadan tezgâhın üzerindeki telefona baktım. Oğuz arıyordu. Dokunmatik olduğundan hala alışamamıştım. Neredeyse kapanmak üzereyken sonunda açmayı başarmıştım. Sonrada hoparlörü açtım.

" Efendim Oğuz. Sabah sabah beni rüyanda mı gördün?" diye sordum salatalıkları doğramaya devam ederken.

" Rüyamda birini görecek olsam bu sen mi olurdun sanıyorsun? Mankenler, bikinili kızlar dururken sana sıra gelmez." Dedi.

Ah bu çocuk hiç akıllanmayacaktı. " Bu rüyalardan Gizem'in haberinin olmasını ister misin?" diye sordum.

" İncim, benim güzel sır saklamayı bilen zeki arkadaşım. Şaka yaptığımı biliyorsun. Şimdi bunu Gizem'e anlatıp boş yere savaş çıkarmaya gerek yok değil mi?"

" Oğuz, sabah sabah hiç çekemem seni. Ne istediğini söyle sen. Ne diye lafı dolandırıp duruyorsun?"

" Kahvaltıya bana da tabak koy. Yarım saate geleceğim." Dedi neşeli bir şekilde.

" Gel bakalım ama elin boş gelme. Simit ve poğaça da al." Diye tembihledim.

" Merak etme elim boş gelmeyi düşünmüyordum ama tamam siparişlerini de alırım."

" İyi hadi görüşürüz." Dedim ve telefonu kapattım.

Bu sürpriz bir ziyaretti. Ama ne yalan söyleyeyim bana iyi gelebilirdi. Tatilim bitecek diye depresyona girmiştim. Oğuz'un saçmalıklarını dinleyerek biraz kendime gelebilirdim. Bunu düşünmek bile kendimi bir nebze iyi hissetme neden olmuştu.

Kahvaltılıkları hazırlamayı bitirip masaya yerleştirmeye başladım. Çay da hazırlanmıştı. Tek eksik hala gelmeyen Güney ve her an gelebilecek olan Oğuz'du. Güney nerde kalmıştı acaba? Arasam iyi olacaktı. Mutfağa dönüp telefonumu aldım. Güney'in numarasını tuşlayıp aradım. Çaldı çaldı... Açmayacağını düşündüğüm sırada açtı. Ama sanki daha önce yaptığı gibi hemen arkamda belireceğini düşünüp mutfak kapısına baktım. Fakat bu kez orada değildi. " Nerde kaldın Güney?"

" Yoldayım. Koşmaya biraz kendimi kaptırmışım." Diye açıkladı.

Koşmaya odaklandığın zaman sıklıkla olan bir durumdu. Başıma defalarca geldiğinden biliyordum. " Tamam, kahvaltı hazır. Hem birazdan Oğuz'da gelecekmiş. Gelsen iyi olur."

" Tamam evin önündeyim." Dedi.

" Tamam. "dedim ve telefonu kapattım. Sonrada telefonla birlikte salona geri döndüm. Orta masaya elimdeki telefonu bırakıp siyah kısa elbisemi düzenledim. Artık bu tarz giyinmeye alışmıştım. Önceden her gün ne giyeceğimi bilirdim. Zaten çok fazla bir alternatifim yoktu. Ama şimdi neyi giysem acaba diye düşünüyordum. Gizem'le fazla kalmanın sonuçlarıydı bunlar ama şikâyetçi değildim. Güney'le kısıtlı zamanımızın güzel geçmesini istiyordum ve elimden geldiğince bunun için çabalamıştım.

KOD ADI SERİSİ-1 KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin