KARMAŞA

27.3K 1.5K 345
                                    


 İNCİ

" Juliet." Bu ses beni dalmış olduğum düşüncelerden çekip almıştı. Başımı yana çevirerek sesin sahibine baktım. Zaten kim olduğunu biliyordum. Bana Juliet diyebilecek bir kişi vardı.

Gülümseyerek " Romeo" dedim onun gibi. Dünden sonra aramızdaki tüm resmiyet kalkmıştı. Hastayım diye evime kadar gelip beni ziyaret etmişti. Elbette bunu beklemediğimden şaşırmıştım ancak bu fırsat, geri tepemeyecek kadar iyi bir şanstı.

Eliyle yanımdaki sandalyeyi işaret etti. Ben de başımla onayladım. " Bunu unutmamana sevindim" diye yanıtladı keyifli bir şekilde. Onu bu şekilde sık sık gülerken görmek kolay değildi. Onu neredeyse üç aydır tanıyordum ancak Cem'i gülerken gördüğüm zamanları toplasam bir elin parmaklarını geçmezdi. Ancak bu gün istisnaymış gibi duruyordu.

" Bunu unutmak ne mümkün " diye karşılık verdim. İkimizde gülümsedik.

"Bu Romeo ve Juliet olayı ne? Merak ettim" Gizem kendinin de masada olduğunu hatırlatmaya çalışır gibi atılmıştı. Ben de gerçekten utanıp Cem'e baktım. Ona anlatmıştım ama bilmiyor gibi davranıyordu. Kimin arkadaşı...

Cem'le birbirimize kısa bir bakış attık. O anı hatırlayınca nedense istemsiz gülüyordum. Çünkü hesapta olmayan bir durumdu. Ama eğlenmiştim. " Aramızda bir olay" dedi Cem. Sanki biz o kadar yakındık ki, birbirimizle diğerlerinin bilmediği özel anlarımız vardı. Gizem anlamış gibi geri çekilerek gülmeye başlamıştı. Ne olduğunu zaten biliyordu. O yüzden çok fazla üstelemeyeceğini de ben biliyordum.

Cem'in yanımda oturuyor oluşu aklıma farklı bir soru getirmişti. Onun benim yanımda oluşuna kendi arkadaşları ne diyordu acaba? Özellikle o kızın. Bundan memnun olmadığına emindim ancak yine de görmek istemiştim. Ve bunu anlamanın tek yolu geriye dönüp onların her zaman oturdukları masaya bakmaktı. Bunun için geriye doğru hamle yaptığımda, oldukça öfkeli bir çift gözle karşılaşmıştım. Şu Cem'in sürekli etrafında olan kızdı o. Bana gizliden savaş ilan eden ve Cem'e âşık olan kızdı. Adını hala öğrenmemiştim ve gerekmediği sürece de öğrenmeyi düşünmüyordum.

Cem de benim nereye baktığımı anlamak için başıyla gözlerimi takip ettiğinde aynı noktaya odaklanmıştı. Ama kız hiç umursamadan aynı derece öfkeyle bana bakmaya devam ediyordu. Ve yanında oturan arkadaşları da aynı derece bana nefretle bakıyorlardı. O kızın orada oldukça önemli olduğunu anlamama yetmişti. Ve o masaya bir an önce dâhil olmam gerektiğini de hatırlatmıştı. Çünkü Cem'e giden yol önce o masadan geçiyordu.

" Kübra'ya bakma sen. O biraz kıskançtır. Bizi paylaşamaz pek" dedi. Kızdan bakışlarımı kaçırıp Cem'e çevirdim. Cem, o kızın kendisine olan duygulardan bir haber görünüyordu. Zaten erkekler kendilerinin hissettiği duygular dışında olan tüm duygulara karşı körlerdi. Eğer açıkça söylemiyorsan anlamıyorlardı.

Ama o kıza acıma lüksüm yoktu. Cem'i etkilemem gerekiyordu. Biraz acımasızcaydı ama elimden gelen bir şey yoktu. Nasıl olsa sonsuza kadar onunla olmayacaktım. Babasına ulaşana kadar Cem bir köprü olacaktı. Ondan sonra o kız kaldığı yerden sessizce onu sevmeye devam edebilirdi. Belki gitmeden önce ona birkaç taktik öğretirdim.

" Çok yakın olmalısınız. Şu an beni bu denli düşman olarak gördüğüne göre sana karşı da bir şeyler hissettiği belli. Onu daha fazla kızdırmadan önce gitsen iyi olur" dedim. Ama gitmesini istemiyordum. Sadece iş olsun diye kurulmuş bir cümleydi.

Yeniden Kübra dediği kızın olduğu yere baktım. " Biz çocukluk arkadaşıyız. Sandığın gibi bir şey yok aramızda. Ama istersen tanıştırabilirim. İster misin?" diye sordu. Onunla en son olan konuşmamızdan habersiz görünüyordu. Sanırım Rusça bilmiyordu. Oysa bildiğinden şüphelenmiştim.

KOD ADI SERİSİ-1 KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin