11.Bölüm "YÜZLEŞME"

66K 2.5K 737
                                    


Masanın ortasına yerleştirdiğim geniş ve uzun olan cam tabağın içinde bulunan domates dilimlerinden bir tanesine çatalımı batırıp ağzıma attım. Kısa sürede domates dilimini parçalara ayırıp yok ettikten sonra çatalımla domates tabağının sağ tarafındaki salamlardan birine hedef aldım ve onlardan da rastgele birini seçip ağzıma attım. Salam dilimini de parçalara ayırırken yüzümdeki sırıtmaya engel olamıyordum. Belki de hayatım boyunca en mutlu ve en iştahlı yapacağım kahvaltı buydu. Mutlu olmamam için hiçbir sebep yokken mutlu olmam için birçok sebep vardı.

Mesela... Hava çok güzeldi, bu haftanın son okul günüydü ve kendimi çok enerjik hissediyordum.

Pekâlâ, bunlar sadece mutlu olmamdaki yan rollerdi. Başrolü ise tabi ki Hakan canlandırıyordu. Karşımda işaret ve baş parmağıyla çay bardağını kavramış, kaşlarını çatarak çayını yudumlarken ben nasıl olur da mutlu olmazdım ki?

Hattâ dünyanın en mutlu insanı seçilebilirdim. Abarttığımı düşünebilirdiniz ama bu gerçekten böyleydi. Hangi kız hoşlandığı çocukla başbaşa kahvaltı yapmak istemezdi ki? Ya da hangi kız hoşlandığı çocukla kahvaltı yaparken mutlu olmazdı?

Bence böyle bir teklif sunulsa, hepsi havada karada kapardı. Şimdi ise ben bu anı yaşıyordum. Üstelik teklif dahi edilmemişti, direkt icraata geçmiştik. Çoğu kızın hayallerinde oynattığı sahneyi ben tam olarak yaşıyordum. Ben hayal dahi edemezdim böyle bir şeyi.

Hakan ve ben.

Ben ve Hakan.

Kahvaltı?

Onu ilk gördüğümde bana bunların gerçekleşeceğini söyleseler kahkahalara boğulmaktan başka bir tepki veremezdim muhtemelen. Aklıma onu görmek için odadan odaya koşuşturduğum an geldi. Hafifçe tebbessüm ettim. Çok şanslıydım, şimdi hiçbir çaba göstermeden görebiliyordum. Ama bunun fazla uzun sürmeyeceği aşikârdı. Abim en fazla bir hafta kalıp döneceğini söylemişti ve bir günü tüketmiştik. Bu düşünce yüzümdeki gülümseyi anında tuzla buz ederken abimin gelmesini istemediğim için vicdan azabı çekiyordum.

Bu düşünceyi hızla rafa kaldırdım. Bunu düşünüp zamanımı zehir etmek için daha erkendi. Hepsini geriye itip, anın tadını çıkarmalıydım. Her ne olursa olsun şu an benim yanımdaydı.

Cam bardağın sesli bir şekilde masaya konulmasıyla sessiz ortama sonunda bir ses karıştı. Çıkan sesten dolayı irkildim ve düşüncelerimden sıyrılıp dikkatimi bardağa verdim. Bardak boşalmıştı ve doldurulmayı bekliyordu.

Oturduğum sandalyeden kalktım ve sandalyemin hizasından çıkıp Hakan'ın yanına ilerledim. Önündeki bardağı tabağından kavradım ve yavaş adımlarla arkamı dönüp bardağı tezgaha bıraktım. Sonrasında ise çaydanlığın üst kısmını kulpundan tutup yeteri kadar demi bardağa döktüm ve tezgaha bıraktım. Daha sonra alt kısmı elime alıp dudak payı kalacak şekilde kaynamış suyuda bardağa ilave ettim.

Dikkatli bir şekilde çay tabağını kavrayıp yavaşça arkamı döndüm. Hafifçe eğilip bardağı Hakan'ın önüne bıraktığımda tekrar porselen çaydanlığın olduğu tarafa dönüp onları eski yerine yerleştirdim.

Yerime gelip beyaz sandalyeye yerleştiğimde konuşmak için mantıklı birkaç cümle aradım ama bulamıyordum. Isısı biraz düşmüş olan çayımdan bir yudum alıp kolumdaki timsah armalı saate baktım. Servisimin gelmesine neredeyse yarım saat vardı. Sanırım bugün zamanında yetişebilecektim. Üzerimi giyinmiştim, çantamı hazırlamıştım ve kahvaltımı neredeyse tamamlamıştım. Dolaylı yoldan da olsa, servise yetişebilmem Hakan'ın sayesindeydi. O evde olduğu için heyecandan mıdır nedir, kendiliğimden bir saat erken kalkmıştım. Oldukça geç bir saatte uyumama rağmen. Yine de uykum yoktu. Gayet dinçtim.

TAKINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin