18.Bölüm "ARAF" (2.Kısım)

54K 2.1K 474
                                    


Yine sıkıcı bir okul sabahı ve onun beraberinde getirdiği bazı sorumluluklar... Her zamanki gibi servise son anda yetiştikten sonra okula varabilmiştim ve artık maratonlaşan kantin sohbetlerinden birindeydik. İlk iki ders -benim için- yoğun ve bir o kadar da verimli geçmişti. Şu an ikinci teneffüs aramızı kullanıyorduk ve aklım hayli karışıktı açıkçası. İlk olarak masada tek eksik olan Merve, ve Bora'nın arasını düzeltmek, ardından Selin'le buluşup sevgilisinin yediği haltları anlatmak, son ve en önemli olarak da; Hakan'ı görebilmek aklımdan çıkmıyordu. Evet, bunların hepsini bugün hâlletmek istiyordum. Ve bunun için elimi çabuk tutmam gerekiyordu.

Oturduğum sandalyeden seri bir şekilde kalkmamla Berk'in sorgulayan bakışları bana döndü. "Merve'ye bakmaya gideceğim, " dedim.

Kafasını sallayıp "İyi," dedi. "Derse girmemezlik yapmayın."

"Tamam," diye mırıldanıp uyuşuk adımlarla kantinden çıktım. Uzun koridoru tembel bir hâlde arşınladıktan sonra bahçeye çıkıp kapının önünde dikildim. Merve'ye benzeyen her kızı hemen hemen inceledikten sonra, bir sonuç alamayıp tekrar okul binasına döndüm. O sırada gözüme merdiven basamaklarından birine yayvan bir şekilde oturmuş bir çocuk çarptı. Kaşlarımı çatıp tekrar o tarafa yöneldim ve o çocuğun üstüne kahve döktüğüm çocuk olduğunu fark ettim. Kendisinden biraz çekinmemden dolayı umursamadım ve tekrar okula yöneldim. Ama bir derdi varmış gibi bir izlenim oluşturması, beni tekrar durdurdu. Derin bir nefes alıp yine arkamı döndüm. Neşeli gözükmeye çalışarak bir iki basamağı atladım ve yanına oturdum. Kafasını yerden yavaş yavaş kaldırdı ve boş boş yüzüme bakmaya başladı. Gülümseyip "Şey..." dedim. "Seni yalnız görünce gelmek istedim de..." Aşağılayıcı bakışlarıyla yüzümü inceledi ve önünde döndü. İçimdeki göz devirme dürtüsüne sahip çıkıp, gülümsemeye devam ettim. "Bir derdin var gibi... Anlatsana."

Umursamaz tavırlarla kafasını yerden kaldırıp, "Senin yanında takılan kızın adı ne?" diye sordu birdenbire.

"Ne?"

"Senin yanındaki kızı diyorum... Hoş kız... İsmi ne?"

İstemsiz kaşlarım çatıldı. "Hangisi? Beyza mı?"

Gözlerini devirdi. "Bilsem sana sormam herhâlde."

Buna karşılık ben de gözlerimi devirdim ve "Kızıl olan mı?" diye sordum daha açık bir şekilde.

Burun kırıştırdı. "Hayır be. Kumral."

"Hee," diye soludum. "Sen Merve'yi diyorsun."

"Galiba."

"Evet evet, o. Ne yapacaksın ki?"

"Hiiç. Dikkatimi çekti sadece."

"Yalnız onun sevgilisi var."

Sırıttı ve dalga geçerek, "Hemen vazgeçmeliyim," dedi.

Omuz silktim. "Sen bilirsin. Beni ilgilendirmez." Ardından ayağa kalktım ve pantolonumu silkeledim. Konu amacından sapmıştı ve benim daha Merve'yi bulmam gerekiyordu. "Ben içeri geçiyorum. Geliyor musun?" diye sordum nezaketen.

"Yok," dedi dilini şaklatıp. "Gideceğim birazdan ben."

Kendimi tutamayıp, "Nereye?" diye sordum.

Yapmacık bir tavırla kaşlarını çattı ve "Sen bugün fazla mı ilgilisin?" diye sordu.

Gözlerimi devirip "Aman banane ya," dedim ve tekrar hızlı adımlarla okul binasından içeri girdim. Bugün yapacağım görevler arasında dışarıdan derdi varmış gibi gözüken kişilere yardım etmek yoktu. İyilik meleği değildim sonuçta. Kendi kendime göz devirdikten sonra Merve'nin sınıfına gitmeye karar verdim ve merdiven basamaklarını tırmanmaya başladım.

TAKINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin