60. Bölüm "FEYİZ"

30.9K 1.3K 1.1K
                                    




Epeydir kafasını dinlemekte olan ve içerisinde birkaç değil çoğuncası zihnime açılan binlerce kapıyı bulunduran evimizi ilk önce anahtar tıkırtısıyla, sonrasında ise benim kesik kesik öksürüklerimin sabote ettiği kıkırtılarımızla rahatsız ederek sokak kapısından içeri girdik ve arkamda kalan Hakan çıkardığı anahtarı bu defa kapının diğer yönündeki kilide takarak ittikten sonra iki kere çevirdi.

Anahtarı kilidin üstünde sallanır halde bıraktığında elini montunun fermuarına atarak bana döndü ve ben de bu sırada kendi montumu kollarımdan sıyırmakla meşguldüm. Montlarımızı portmantoya astıktan sonra "Doğru mutfağa," diye talimat verdi Hakan. "Ben demiştim hasta olursun diye. Çıtkırıldımsın kızım sen."

Gülerek mutfak kapısından içeri saparken o da hemen peşimdeydi. "O atışlarından hasta olmayacak bünye tanımıyorum," diyerek topu ona attım. "Güya hastalığımı düşünüyordun ama hiç de insaflı değildin."

"Oldu mu tam olacak," derken ben bir kenara çekilmiştim ve o beni geçip buzdolabına yürümüştü. Kapağını açıp ilaç kutuları olduğunu düşündüğüm şeyleri karıştırdı ve kısa bir süre sonra elinde bir paketle bana döndü. Uzattığı dört haplık paketin içinde zaten bir tane kalmıştı, boynunu uzatan olası bir hastalığın başını hemen ezmek adına hapı yerinden çıkardım ve tezgaha yanaşıp doldurduğum bir bardak suyla beraber yuttum. Bardağı tezgaha bıraktıktan sonra çöp kutusuna yanaşıp kapağını kaldırdım ve elimdeki paketi attıktan sonra babamın bana verdiği ve Hakan'ın da benim elimden aldığı zarfın orada öylece yattığını gördüm. Çatık kaşlarla kapağı serbest bırakıp yönümü ondan tarafa döndüğümde kalçamı tezgaha verdim ve istemeden kısılan gözlerimi yüzüne diktim.

Çöktüğü sandalyeden kafasını gömdüğü telefonuyla uğraşırken beni kontrol etmek için kafasını diktiğinde bakışlarımı fark edince afallar gibi oldu. Kollarımı ağır ağır önümde birleştirince hareketlerimi süzdü ve sorgulayıcı bir bakıştan sonra ne var der gibi gözünü kırptı. Çok beklemeden, "Babamın kazandığı paraya bu kadar mı değer veriyorsun?" diye sordum tavrımı ele geçiriş hızına benim de şaşırdığım bir ciddiyetle.

Gözlerindeki boş ifadenin içi dolduğunda omuzlarını gözlerini devirerek düşürdü ve "Evet," diye cevapladı donuk bir sesle.

Kaşımın tekinin titrekçe ayaklandığını hissederken, "Ama benim gözümde değeri büyük," diye karşılık verdiğimde sesimdeki zıtlık çok netti. Aslında çöpe atacağını ya da ona benzer bir şey yapacağını tahmin etmem gerekiyordu ama zarfı çöplerin arasında görmek kanıma dokunmuştu.

Gözlerini yumarak ve sinir bozucu bir sakinlik göstererek nefesini verdi ve "Kimsenin parasına ihtiyacımız yok Barbie," diye cevapladı sesinde de sakinliğe yer vererek. "Çöpe atmayıp ne yapacağım? Bugüne kadar o ve desteği yoktu, bundan sonra da olmasa da olur."

Sesim yükseldiğinde, "Benim için öyle değil," diyerek yerimde dikleşmiştim. "Beni düşünüp harçlık yollamış, belki onun parasını da içim alıp da harcayamayacaktım ama çöpe basılmayı hak etmediğinden eminim."

"Umursayacağını düşünmemiştim," dediğinde, anında, "Ne hissedeceğimi düşündüğünü sanmıyorum," diye cevap verdim. 

Gözlerime diktiği bakışları bir süre kayıtsızca bakışmamızı sürdürürken ardından yüzümü süzdü ve "Al o zaman," dedi çenesinin ucuyla çöp kutusuna işaret ederek.

Cevabı karşısında düz bir ifadeyle onu süzme sırası bana geçmişti ve bir süre manasız bir sessizliğe ve bakışmaya meydan oluşturduktan sonra varla yok arası bir belirginlikle omuzlarımı silktim ve bağladığım kollarımı birbirinden ayırmadan tezgahın önünden ayrılıp bakışlarımı da önüme devirerek kapıya doğru yürümeye başladım. Bana saplanıp kalan ve tahminimce bu kadar sorun edeceğimi düşünmediğinden afallayan bakışlarını bir bıçak keskinliğinde üzerimde hissetsem de mutfak kapısından çıktığımda bu his yok olmuştu.

TAKINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin