VIII. KARADUT LEKESİ

32.7K 1.9K 212
                                    






Sia - Electric Hearts
Jaymes Young - Moondust

🥂

Gün ışığı pencereden içeri yavaşça süzülürken başımı koltuğun kenarına yasladım. Bacaklarımı biraz daha kendime çekip satırları okumaya devem ettim.

Kitap okumak benim için alışkanlıktan daha fazlasıydı. Ben kendi benliğini kitabın içindeki karakterlerde arayan o kızdım. Kitapların en sevdiğim yanı buydu. İnsanları farklı bedenlere sokabiliyor ve hiç tahmin bile edemeyeceğin duyguları hissettirebiliyor olması, bu kıyaslanamayacak kadar güzel bir şeydi. Her sayfada, her dize de daha farklı bir ruha bürünüyordu insan. Sanki hiç kendin olmamışsın da hep o sayfadaki karaktermişsin gibi ve benim hayatımdan soyutlanıp başka bir bedende yaşamaya fazlasıyla ihtiyacım vardı.

Benim hikayem hayal kırıklıklarıyla, acılarla doluydu. İçinde yitip giden mutluluklar ve bolca dram bulunduruyordu. Fazla sıkıcı ve kasvetliydi. Bu yüzden hayatımın çoğunu kütüphanelerde geçiriyordum. Tıpkı şimdi yaptığım gibi bir kenara saklanıyor ve beynimin içinde yer alan o hayallere dalıyordum.

Okuduğum kitabın sayfasını çevirdim.

Duygular konusunda acemiydim. Bir insanın karşısındaki kişiyi kayıtsız ve şartsız sevebilme ihtimaline dair inancım oldukça zayıftı. Küçükken aşkı daha farklı tanımlar ve algılardım. Gözümün önünde birbirini seven beni yetiştiren iki insan olduğunu düşünürdüm. Bu yüzden ailem ayrıldığında kendi kendime dünya üzerindeki hiçbir duygunun sonsuz olamayacağını keşfetmiştim.

Sevgi sonsuz ve daimî değildi.

Kucağımda duran kitaba baktım. Hiçbir zaman aşk romanları okuyup başkaraktere hayranlık besleyerek bir ilişki düşleyememiştim. İlişkilere dayalı film ve dizilerden de bir o kadar nefret ederdim. Bana kalırsa çoğu yalandan ibaretti ve ben kendimi kandıramayacak kadar soğuk bir canlıydım.

Diğer sayfaya geçeceğim sıra bilgisayarımdan yayılan ses ile başımı kaldırdım. Poyraz'ın aradığını gördüğümde kitabımın kapağını kapatıp ayağa kalktım. Aramayı yanıtlayıp bilgisayarın önüne geçtiğimde güzel yüzü görüş alanıma girdi. Onu görmek özlemimi harmanlıyordu. İlk defa bu kadar uzun bir süre görüşmemiştik.

Poyraz ilk beş dakikamızı onu aramadığım için beni azarlayarak geçirdi. Haklıydı da lakin başımdan geçenleri ona anlattığımda beni affetmişti.

"Gerçekten büyük bir kargaşanın içindesin ve bunu izlemek hoşuma gidiyor." Dedi en yakın arkadaşım.

Gözlerimi üzerinde dolaştırdım. Sarı saçları biraz daha uzamış ve dağılmıştı. Ayrıca mavi gözlerinin altında ufak kızarıklıklar vardı. Sigarasını ağzından çekip yukarıya üfledi ve siyah deri koltuğa yaslandı. Poyraz fazlasıyla çekici ve yakışıklı bir adamdı. Her girdiğimiz ortamda kızların dikkatini rahatlıkla çekebilirdi. Onu böyle görmek üzülmeme neden oluyordu. Sandalyemde dönmeyi bıraktım ve gözlerimi devirdim. "Gel bir de bana sor." Kahverengi saçlarımı karıştırdım. "Türkiye'ye döneli iki gün oldu ve aynı evde olmamıza rağmen Ayaz'ı hiç görmedim." Çalışma masamın üstünde duran kalemi alıp elimde çevirdim. "Kardeşim aşk acısı çekiyor."

Ayaz iyi değildi. O geceki görüntüden sonra içine kapanmış, sessizleşmişti. Kafasının içinde dönen düşünceleri görebiliyor lakin duyamıyordum. Birkaç kere onun ile konuşmaya çalışmış fakat başarısız olmuştum. Gerçi ne konuşacağımı da bilemiyordum çünkü bu konularda verebilecek bir tavsiyem yoktu.

RAKİPWhere stories live. Discover now