XXI. SAVAŞ ÇANLARI

13.1K 966 152
                                    





Au/ra - Panic Room


🥂


Soğuk havaları severdim.

Kendimi bir mevsime bağlayacak olsam kış kızı olduğumu söylerdim.

En sevdiğim şeylerden biri kar yağışını izlemek, sıcak çikolata içerken kitap okumaktı. Yeni yılın gelişine sadece bir ay kalmıştı. Hayatımın ikinci devresine geçecek, kaderimin bana getireceği silsileleri sahiplenecektim.

Bunca yıl İzmir'de yaşadığım için yılbaşlarımı karlar eşliğinde kutlayamamıştım. Genelde annem ile akşam yemeğimizi yer, ardından Poyraz ile film gecesi yapardık. Bir rutine dönen bu alışkanlığımızın son kullanma tarihinin olduğunu biliyordum çünkü bu yıl her şey geleneklerimin dışında ilerliyordu. Bu değişiklerden memnun muydum bilemiyordum lakin olasılıklara açıktım. Artık hayatın bana sunduğu getirilere karşı çıkmak yerine onları sahiplenmeye karar vermiştim. Böyle daha az canımın yanacağını düşünmek gibi bir yanılgı içerisindeydim.

İstanbul bana yeni bir hikâye yazıyordu.

Bu şehre ayak bastığım ilk andan beri her şey değişmiş, hayatım asla tahmin edemeyeceğim bir yöne ilerlemeye başlamıştı. Bazen bu durumdan şikâyet ediyor, bazen de hayatıma giren insanların varlığına şükrediyordum. İzmir'deki fanusumun içinde yalnızlığım ile uykuya daldığım o geceler artık eski anılardan ibaretmiş gibi hissettiriyordu. Artık kendimi yaslayabileceğim insanlar olduğunu düşünüyordum. Elbette yanılıyor da olabilirdim. İçimdeki küçük kızın ilgiye olan muhtaçlığı bazen gözümü kör edebiliyordu. Özellikle söz konusu ela gözlü güzel adam olduğunda mantığımın ne denli bedenimden firar ettiğini görmüştüm.

Derin bir nefes alıp soğuk havanın ciğerlerime dolmasını sağladım. Günlerdir uykusuzdum. Aklımı işgal eden düşünceler rüyalarımı kabusa çevirmişti. Dün gece yemeğe katılmamam eve döndüğümde babamın bana kızacağını düşünmeme neden olsa da yanılmıştım. Eve geldiğimde çoktan uyumuştu. Nergis Hanım aile yemeğimizin bu akşama alındığını söylediğindeyse içimde tekrar bir kasvet yeşermişti. Bu sefer kaçamayacağımı biliyordum zira kaçmam hiçbir şeyi çözmeyecekti. Annem buradaydı. İstanbul'da, evimize yarım saat mesafedeki bir otelde kalıyordu. Onunla aynı şehirde olduğumu bilmek bile boğulmama neden olurken aynı masada oturup sahte diyaloglara maruz kalacaktım.

Beni önemsiz bir varlıkmışım gibi başından kolayca atabilen kadın, bu kadın aynı zamanda beni dünyaya getiren kişiydi, duygularım iki parçaya ayrılmıştı. Gözlerimi kapattığımda yüzünü hayal etmek canımı yakıyordu. Onu kanlı canlı karşımda gördüğümde yaşayacağım acının ön hazırlığı gibiydi bu.

Sabahın erken saatlerinde uyanıp Poyraz'ın kaldığı misafir odasına gitmiş, uyuduğunu gördükten sonra onu rahatsız etmeden dışarıya çıkmıştım.

Kızlar ile yürüyüş yapmaya karar vermiş, saatler süren sporumuzdan sonra sitenin parkında mola vermiştik. Bade ile Başak çimenlere uzanmış mekik çekerken sallandığım salıncakta onları izliyor, güzellik uykusundan yeni uyanmış olan Alara'nın aramıza katılmasını bekliyorduk.

Şu anki arkadaş grubumdan memnun olsam da aklımın bir köşesinde hala kaçış planım vardı. Bir hafta sonra reşit olacak, aylar içinde ise liseden mezun olup istediğimi yapabilecektim. Neredeyse on dört yaşımdan beri biriktirdiğim parayla bir süre idare edebilir, üniversite okuyup bir yandan çalışabilirdim. Beni kimsenin tanımadığı bir şehirde kendimi tanıyabilirdim. Yüzümde buruk bir tebessüm oluştu. Bazen bu planı gerçekleştirmeyi o kadar çok istiyordum ki bir an önce bu yılın bitmesini diliyordum. Bazen ise bilemiyordum. Kaçıp gitmektense kalıp savaşmak daha mantıklı geliyordu. Gerçi ne için savaşacağımı da bilemiyordum. Beni önemsemeyen ailem için mi çabalayacaktım yoksa varlığına ihtiyaç duyduğum lakin yokluğuyla bir olan adam için mi?

RAKİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin