XIII. ÇEŞİTLİ SEVGİ

29.2K 2K 772
                                    





Berkan Altunyay - Olmazlara İnat

🥂

Ekim aynın son günü sonbahara meydan okurcasına gökyüzünde konumlanmış güneş ile aydınlanırken tenimi kavuran sıcaklık nefes almamı zorlaştırdı.

Hava bir yaz günü kadar sıcaktı.

Hiçbir zaman kış insanı olmadığım için sıcaklığı ve yaz günlerini severdim. Bu yüzden Başak sıkıntıyla kendini yellerken ben tenime değen güneşin sefasını sürüyordum. Cumartesi gününü birlikte geçirmeye karar verip Parsların mekanına kahvaltıya gelmiştik. Saat öğleni bulmasına rağmen hala kahvaltı masasında oturmuş, sohbet ediyor, dün partide olanları sindirmeye çalışıyorduk.

Bade kendini eve kapatma konusunda kararlıydı. Bütün ısrarlarımıza rağmen bizim ile gelmemişti. Alara ise sabaha karşı evde olduğunu söyleyen bir mesaj atmıştı ve aramalarımıza dönmüyordu. Dün kaşla göz arasında partiden ayrıldığı için sabaha kadar nerede olduğunu merak ediyor, öğrenmek istiyorduk lakin bizi görmezden gelmek ile meşguldü.

Başak portakal suyunu yudumlarken gözlerim karşımızda kalan denizde dolaştı. Dün gece eve gittikten sonra uzun bir süre uyuyamamış, zihnimi susturamamıştım. Yaşananları sindiremiyordum. Pars'ın delirdiği anları her hatırladığım da kanım donuyor, aklım ve fikrim sessizliğe gömülüyordu. İçindeki karanlık ile ilk defa yüzleşmek beni şaşırtmış ve hayrete düşürmüştü. Şiddet yanlısı biri olmadığım ve daha önce hiç kavga görmediğim için hareketlerini oldukça garipsemiştim. Gerçi görsem bile dün geceki gibisini görmem mümkün değildi.

Pars o çocuğun kafasında bardak kırmıştı.

Bu sağlıklı bir psikolojiye sahip insanların yapabileceği bir şey değildi.

Üzerimdeki beyaz crop topun askılarını çekiştirdiğim sıra Başak sigara yaktı. İlk dumanı içine çektikten sonra kahverengi kıvırcık saçlarını savurup konuştu. "O kadar sessizsin ki bayılacağım şimdi sıkıntıdan."

Serzenişinde haklıydı. Düşüncelerime öylesine gömülmüştüm ki dünyadan soyutlanmıştım. Bir iç çekip tebessüm etmeye çalıştım. "Dün gece yüzünden hala gerginim."

Sözlerim üzerine hafifçe başını salladı. "Ben kavga etmelerine alışığım aslında ama Pars'ı uzun zamandır hiç o kadar sinirli görmemiştim."

Gözlerindeki ateşi hatırlamak bile içimin burkulmasına neden oluyordu. Dudağımı dişlerken dünkü sinirim geçtiği için bazı şeyleri daha net görüyordum. Olayların üzerine peşinden gidip onu azarlamamalıydım. Söylediklerim doğruydu, hepsinin hala arkasındaydım lakin sinirliyken gidip ona kızmam hoş olmamıştı. Elinin nasıl olduğuna bile bakamamıştım ki bardağı parçaladığını hesaba katarsak iyi olamazdı.

"Melih nasıldı?"

Başak yeşil gözlerini gözlerim ile buluşturdu. "Turp gibiydi. Adam sanki kafasında bardak kırılmamış gibi kalkıp içki içti." Omuzlarını silkti. "Tuna onu yaka paça dışarı atmasaydı hayatta gitmezdi."

Melih'i tanımıyordum lakin anladığım kadarıyla oldukça yüzsüz biriydi fakat Pars'ı o raddeye getirecek ne yapmış olabilirdi ki? Acaba yine Alara hakkında kötü bir şey mi demişti?

Kafamdaki soruları bir kenara bırakıp karşımdaki kıza baktım. "En başta neden geldi ki zaten?"

Merak ettiğim bir diğer şey ise kesinlikle buydu. Daha bir ay önce Tuna ile yarışıp sakatlanmasına neden olduktan sonra ne diye Pars'ın evine geliyordu? Bu nasıl bir cesaret ve feraset idi?

RAKİPWhere stories live. Discover now