Tehlikeli oyunlar - 15

6.2K 769 187
                                    

Medya: Cibelle - Green Grass (Bölümde geçen şarkı)

Beğenmeniz dileğiyle, yorumlarınızı beklerim, sevgiler :)

Şafak sökmek üzereyken, kapının çalınmasıyla uyandım. Deliksiz uykunun verdiği mahmurlukla yatağımda döndüm ve iç geçirdim. Nida sesi duyduğu anda yataktan fırlamıştı, bir süre hızlı hızlı nefes alarak, elini göğsünün üzerinde tuttu. 

"Korktun mu?" dedim, yataktan kalkıp odanın kapısına doğru yürürken.

"Biraz." dedi, kısık sesle. 

Kapıyı açtığımda karşımda han sahibinin kızını buldum, onun da yeni uyandığı her halinden belliydi. Gözleri kızarık ve kısıktı, taranmamış saçları her zamankinin aksine kabarıktı. 

"İyi sabahlar." dedim, o konuşmayınca. Uykulu bir halde başını sallayarak, "İyi sabahlar." diye mırıldandı. Ardından elini kapı kolundan çekti ve,

"Aşağıda Nida hanımı görmek isteyen biri var." dedi. "Onunla yalnız görüşmek istediğini özellikle belirtmemi söyledi."

Kim olduğunu tahmin etsem ve bu yalnız görüşme kısmı fena halde canımı sıksa da, her ihtimale karşı, "Nasıl biriydi?" diye sordum.

"Yüzünü göremedim." dedi, hatırlamaya çalışırken. "Uzun boyluydu ve atı vardı. Kalın sesliydi, emreder gibi konuşuyordu daha çok."

"Pekala." dedim, başımı sallarken. "Teşekkürler, şey, adın..."

"Kiraz." 

"Tamam, teşekkürler Kiraz."

Yanaklarına al basarken gülümsedi ve başını selam verir gibi öne eğdi, ardından uykulu, sarsak adımlarla merdivenlere yöneldi. Kapıyı kapatıp geri döndüğümde Nida'yla yüz yüze geldim, gözlerinde akşamkinin aksine soğuk, soluk bir renk vardı. Rahat uyuyamadığı gözlerinin altındaki belirsiz morluklardan belli oluyordu, aslında bu yorgunluk hali onda daimdi. Geceleri onu uykusuz bırakacak kadar huzursuz eden neydi, kimdi, hiç geçmez miydi? Bu sorulara verdiğim cevaplar günbegün değişiyor ama asla kesinleşmiyordu.

"Kim olabilir?" diye sordu, endişesini bastırmaya çalışarak. Ellerini elbisesinin ceplerine soktu ve düşünceli olduğu zamanlardaki gibi dudaklarını ısırdı. 

"Endişelenme." dediğimde durdu, cevap bekler gibi yüzüme baktı. 

Cevap vermek yerine cumbalı pencerelere yürüdüm ve derin cumbayı dizlerimin üzerinde geçtikten sonra, ellerimi pencerelerin demirlerine yaslayarak aşağı baktım. Ahırların yanında bir adam bekliyordu, gergin bir halde bir o yana bir bu yana adımlıyor, arada sırada başını kaldırıp han kapısını gözetliyordu. Onun yanında çam kozalaklarının içindeki fıstıkları çıkarmakla uğraşan Bitlambi, Yarasa'nın gerginliğine inat son derece sakin, beklentisiz ve vurdumduymaz görünüyordu. 

"Nida..." dedim cumbadan çıkıp doğrulurken. İpin ucunu nereden tutacağımı bilemeyerek sıkıntıyla duraksadım, bu sırada gözlerine bakamıyordum çünkü gerçeğe bu kadar yakınken yalan söylemeye devam etmek bana azap veriyordu. Derin bir nefes alıp hesapsızca konuşmaya başladım:

"Hatırlıyor musun, buraya bazı cevaplar almak için gelmiştik..." 

Başını evet anlamında salladı. 

"Aşağıda seninle konuşmak için bekleyen adam, koruyuculardan biri. Yarasa. Buraya gelirken bize pek çok yardımı dokundu. Belki erken olduğunu düşünebilirsin ama ona güveniyorum. Yine de sana ne söylerse söylesin, kendini onun söylediklerini yapmaya mecbur hissetme, sadece doğru olduğuna inandığın şeyi yap. Olur mu?"

BulvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin