Yaşatmak uğruna - 27

5.2K 717 129
                                    

"Koruyucuların özel odası boş." dedi Aben, gece biterken. Ortalık insanların uykulu mırıltıları ve uykulu olmalarına rağmen dans etmeye çalışanların sallantılı adımlarıyla dolmuştu. Ben soru soramadan önce Aben elime bir anahtar tutuşturdu, "Babanın evine gitmeyeceksin herhalde." dedi, kaşlarını imayla kaldırarak. 

Metrelerce ötedeki masada, bir grup mihenk kızla birlikte, Voilan'ın açtığı tarot falını büyümüş gözlerle izleyen Nida'ya takıldı gözlerim.

"Haddini aşmıyor musun sence de?" diye sordum kısık sesle, Aben'e.

"Önünüzde ne engel var ki? İkiniz de birbirinizi deli gibi seviyorsunuz, bunu sizi tanımayan biri bile kolaylıkla anlayabilir. Herkesin önünde yemin de ettiniz..."

Sıkıntıyla nefes verirken onu terslemek geçti içimden ama biraz düşkün bir sesle, "O bunu ciddiye almamış olabilir." demekle yetindim. "Onu korkutmak istemiyorum."

"Biraz cesaret." diye mırıldandı Aben, başını söylediklerime inanamıyormuş gibi iki yana sallarken. 

Gece ilerledikçe ortam ağır ağır sessizleşse de renklerin akını kesilmemişti. Rüzgarın etkisiyle acı bir gıcırtı çıkararak bir fıçının içinden gelircesine yankılı sesler koparan kapıdan dışarı yollanırken bitmemiş şarkıları nahoş seslerle devam ettirenler, birbirleriyle şakalaşanlar, kur yapan genç erkekler, masaların üzerine çıkıp ayaklarıyla ritim tutan cüceler, gürültünün ortasında sesini duyurmayı bir şekilde başaran lavtanın hiç bitmeyen tıngırtısı... Her şey koca bir resim gibiydi ve ben bu resmi, avam biri güvensizliğiyle uzaktan izliyor, yorum yapmaktan kaçınıyordum. Yarasa ve müritler yemek faslı biter bitmez yokluğa karışmışlardı, ne haltlar yediklerini bilmiyordum. Ama bunun üzerine de kafa yoracak durumda değildim. Voilan, gülüşmeler eşliğinde tarot kartlarını toplarken Nida da oradan ayrılmak üzere ayağa kalkmış ve bulunduğum yere kaçamak bir bakış atmıştı.

Elimde soğuk ağırlığını hissettiğim demir anahtara baktıktan sonra yumruğumu anahtarın üzerine sımsıkı kapattım. Kalbim de o anahtar gibi ağırlaşmıştı, kendimi ilk kez aşık olan tedirgin ve güvensiz bir oğlan çocuğu gibi hissediyordum. Ya benden soğursa, ya onu kırarsam, hazır değilse, kendini mecbur hisseder ve bu onu kahrederse...

O, Aben'in ve benim bulunduğum yere ağır ağır yaklaşırken vazgeçmiştim. Sıkılı yumruğum gevşedi ve anahtar parmaklarımın arasından gevşekçe sarktı ama tam yere düşecekken Aben bunu fark etti ve hızlı bir refleksle anahtarı yakaladı.

"Odanızın anahtarı, Nida." dedi pişkin bir sesle, anahtarı Nida'ya atmadan önce. Nida tutuk bir hareketle anahtarı yakalarken, bana bakmamaya çalışıyordu. "Üçüncü katta, koridorun başındaki oda." diye devam etti Aben, sinir bozucu gülümsemesi dudağına yerleşirken.

"Aben - " diye adeta hırladım ama Nida sözümü kesti ve, 

"Teşekkürler." dedi incelmiş bir sesle. 

Sonra dönüp bana baktı, bir şey söylememi beklermiş gibiydi ama ağzımdan tek kelime çıkmadı. Ayağa kalktım ve salonun neredeyse yarısının boşalmış olduğunu fark ederek derin bir nefes aldım. 

Masaların arasından geçip merdivenlere doğru yürümeye başladık. Yavaş yürüyor ve yürüdüğü yerde parmaklarıyla oynuyordu. Birkaç kez kesik kesik öksürdü ama tek kelime etmedi. Anahtarı öteki eline alıp, diğer elini belli etmeden eteğine sildi. 

Merdivenlerden çıkarken önceleri, ana binada kalacak diğer insanların ayak sesleri eşlik ediyordu gümbürdeyen nabzıma ama ikinci katı geçtikten sonra ikimizin biraz tutukça yankılanan ayak sesleri dışında hiç ses kalmadı. Sessizlik kulağımda uğulduyordu, bu rahatsız edici uğultunun onda da olup olmadığını merak ettim ama cesaretimi toplayıp da bunu ona soramadım. 

BulvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin