Çıkmaz sokak - 22

6.8K 773 166
                                    

Bir sonraki bölüm sınav haftam nedeniyle gecikeceğinden, buraya erkenden çok uzun bir bölüm bırakıyorum :) Kapağı da değiştirdim, olmuş mu olmamış mı fikir belirtirseniz çok mutlu olurum. Sevgiler, muhteremler :) 

Ellerim zincirli, ayaklarım prangalı olarak getirildiğim idam taşından, ellerim ve ayaklarım özgür bir şekilde ayrıldım. Hakimlerin kararı neticesinde, sadakatimi ispatlayana dek sarayda yalnız dolaşmam, izinsiz olarak saraydan ayrılmam yasaktı. Bu yüzden kalabalık yoğun bir gürültü eşliğinde dağılırken, yanımda biten koruyuculara, üzerime çevrilen röntgenvari bakışlara alışmam gerektiğini düşündüm. Yarasa süreci kolaylaştırmak istercesine yanımda duruyor, hızlı adımlarla bana eşlik ediyordu. Saraya giden ağaçlı, taş yola yönelmiş, devasa melek heykellerinin bulunduğu giriş kapısına yürüyorduk. 

Meydandan dağılan ve saraya yol alan yalnızca koruyucular değildi. Sarayda yaşayan hizmetçiler, iyi giyimli kadınlar, genç kızlar, savaşçılar da gruplar halinde aynı istikamete yönelmişlerdi fakat onlara göre daha hızlı olduğumuzdan arada hatırı sayılır bir mesafe bırakmıştık. Yarasa, diğerlerinin dikkatinin üzerimden çekildiği bir anda, yalnızca benim duyabileceğim bir sesle,

"Neredeyse beni bile inandırıyordun." dedi. 

Belli belirsiz güldüm. "Senin kadar olmasa da iyi bir oyuncuyum."

"Ne demek istiyorsun?"

"Bunca yıl yakayı ele vermeden yoluna devam eden ben değilim." dedim. "Sensin."

Karga'nın gözlerinin üzerimize çevrilmesiyle birlikte sustuk. 

"Gözümde hala yalnızca bir tutsaksın." dedi Karga, yürüdüğümüz yerde adımlarını bana uydururken. "Bunu aklından çıkarmasan iyi olur."

Belirsiz tebessümümü koruyarak ellerimi teslim olurcasına yukarı kaldırıp indirdim. "Emrinizdeyim." dedim.

"Belki de bütün bu yaşananlar iyi oldu." dedi, Örümcek. Yarasa'nın yanında yürüyor ve coşkulu görünüyordu.

"Ne demek istiyorsun?" diye sordu, Karga.

"Dünya bilgisayarlarını bilirsiniz, format attığınızda bütün sorunlar düzelir. Bana kalırsa Semender için de aynısı oldu."

"Eskiden sorunlu olduğumu mu ima etmeye çalışıyorsun?"

"Onu boş ver." dedi, arkamdaki biri. Dönüp baktığımda onun Yılan olduğunu gördüm, başta tereddüt edip Karga'ya baksa da sonra dostane bir tavırla sırtıma vurdu. "Örümcek işte. Her zaman saçmalar."

"Atılan format için minnettar olması gerekir." diye devam etti, Örümcek. "Aklını kaçırdığını hepiniz biliyorsunuz."

Koruyucular arasındaki rahatsızlığın boyutunu dilimde tadabiliyordum, çoğu dikkatle beni izliyor, vereceğim tepkiyi bekliyordu.

"Haklı olabilirsin." dedim kısaca. "Ama başıma gelenlerin bir ilaç değil bir ceza olduğunu bilecek kadar kafam yerinde."

Uzun bir süre hiçbiri cevap veremedi. Sonunda Yılan derin bir iç çekti, "Sebep veya sonuç ne olursa olsun, iyi ki geri döndün." dedi. "Örümcek'i susturabilen tek kişi sensin."

Karga sabırsız bir nefes eşliğinde aniden yürümeyi bıraktığında, hepimiz onu taklit ederek duraksadık ve ona baktık. 

"Anlamanız için ne yapmam gerekiyor?" diye sordu, delici, gölgeli bakışları eşliğinde. Yüksek sesle konuşmamıştı ancak kelimeleri o kadar güçlüydü ki avazı çıktığı kadar bağırmış gibi bir etki bırakmıştı. "O hala bir tutsak ve göreviniz onu izlemek. Eski günleri yad etmek için erken."

BulvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin