Yaşanmışlıkların Var Gölge Arkasında

297 84 15
                                    

Melis olan bitenden habersiz doğurduğu kızıyla vaktini geçirir. Belli bir yaşa geldiğinde kızı Simay'ı o da babası gibi tek başına bırakıp gider.

17 yıl sonra...

Yağmurun dinişini hayal ede ede mız mizlaniyordum. Kasım ayı gelince evden hiç çıkmayasim gelse de mecburiyet olunca elden bir şey gelmiyor. Öyle güzel yağıyor ki yağmur, kokusunu çeke çeke ağır aksak adımlar atmak yapılacak en güzel karardı. Güneşin hafiften yüzünü göstermesiyle sokak tekrar insan sesiyle doldu.

Herkesin kendince bir acelesi var galiba. En iyisi eve gitmek, diye iç geçirirken içimden evde yiyecek hiçbir şeyin olmayışı düşüncesiyle keyfim kaçtı.

Eve vardiginda ellerinde tuttuğu poşetleri birakiverdi mutfak tezgahina. Önce sobayı yakmayı düşündü fakat evde odun olmayinca geceyi battaniyelere bürünerek geçirecekti. Aldığı birkaç yiyeceği hemen hazırlayıp yedikten sonra koltuğa uzandı. Çok yorgun olacaktı ki, daha dizi başlamadan gözlerini yumdu.

Aklından hâlâ anne ve babası geçiyordu. Ufacık bir nedeni dağ gibi büyüten ailesinin ayrılmasinin ardından iki ay geçti. Annesi sürekli seyahat eden bir bayan olduğundan Avrup'ya gitmişti. Babası ise annesi doğum yapacağı sıralarda kendisini birakmisti, yani annesinin anlattigi bu kadardı.

Simay daha fazla olup bitene kafa yormanın yanlis olacağı kanısına vardı ve gözlerini geceye yumdu.

Sabahın erken saatlerinde uyanan Simay, hemen iş aramaya koyuldu. Böyle sefil olmak ona hiç iyi gelmiyordu. Onca iş ilanına bakmasına rağmen hâlâ daha istediği ise rastlayamadigi için üzgündü.

Tam bu esnada Simay;

"Of of ,acil bir iş bulmam lazım. Ama nasıl?" diye söylendi.

"Orası kolay dert etme." dedi yabancı bir ses.

Simay arkasını döndü, hiç aşina olmadığı gence ;

"Nasıl?" diye sordu.

Yabancı genç güleryüzle gayet samimi bir ses tonuyla ;

"Az ileride güzel bir yer var. Yeni açıldi. Üst katta restoran, alt katta kitapçı var. Ben yardımcı olurum sana, hemen hallolur işin." dedi.

Simay yabancı sese ;

"Zahmet oldu, çok teşekkürler. Peki kitapçıda çalışmayı çok isterim." dedi.

"Bu arada ben Sinan." dedi yabancı ses.

"Ben de Simay, çok memnun oldum."

"Ben de."

Kitapçıya varır varmaz rahatlamaya başladı, Simay. Sinan'ın yardımlarıyla da çok sürmeden işe alındı. Patronu yapacaklarını anlatırken bir bir dinliyordu onu, Simay.
Sinan okula gitmesi gerektiğini düşününce Simay'a başarılar dileyip onu işiyle baş başa bıraktı. Simay kitapları tek tek dizmekle işe koyuldu. Zor ve huzur seansli saatler eşliğinde zaman süratle ilerlemekteydi. Gelen müşterilerin ilgi odağı olduğu kitaplar genelde hep aşk üzerineydi.

Ve özellikle de günümüzün fenomeni Kahraman Tazeoglu'nun kitapları yok satıyordu. Aslında kitapları çok severdi, birkaç yıl öncesine kadar. O kadar çok kitap okurdu ki sınıf arkadaşlarının 1 Nisan sakasiyla birlikte kitap onun igrenmesine dönüştü. Kitap içerisinde dolanan kurtları görünce sinirden kitabı cöpe atan Simay, okulda 'kitap kurdu' diye anıldı.

O günden beri kitapla arası epey açıktı Simay'ın.

SAPLANTI (Tamamlandı) Where stories live. Discover now