İntikam Bayrağı Dalgalanıyor

235 73 4
                                    

" Saklambaç oynayan kale mumu diksin. Eller açılıyor eller kapaniyor. Bir, iki, üç."

"Hadi Simay ne bekliyorsun?"

"Ebe sensin."

"Hayır ben oynamak istemiyorum."

"Evet oynamak zorundasın, sen bir yetimsin. Ezik duruşunu görmek istiyoruz."

Yeteri kadar alay cümlesı duymaktan usanmış bedeni sadece 'hı hı' yapıp durduktan sonra gözlerini yumup ellerini duvara yasladi.

"Bir,iki,üç,dört,beş."

"Gel bakalım minik kız."

"Seni tanimiyorum. Annem tanımadığın insanlarla konuşma dedi."

"Tabii ki de beni tanıyorsun, ben senin babanım."

"Hayır benim babam öldü."

"Ah ufaklık sana laf atacak kadar vaktim yok benim. Haydi gel benimle."

"Anneeeeee imdat imdaaaaa ! "

Sözlerini tamamlama fırsatı olmadan adam elleriyle sıkı bir şekilde Simay'ın ağzını kapamıştı.
Korkudan hemen uykuya dalan Simay oyun dünyasına ebe değilde kaçırılan biri olarak devam etmek zorundaydı.
Korku tüm bedenine soğuk duşlar aldirirken Metin sessizce gülmenin keyfini çıkarıyordu.

Bu yokluğu fark eden arkadaşları Simay'ı aramaya başladı.

"Simayyyyyyyy neredesin?"

"Hey yetim gel bak sana ne vereceğim ?"

"Arkadaşlar gelin en iyisi annesine haber verelim, kızdan ses seda yok korkmaya başladım."

"Haklisın."

Çocuklar Simay'ın annesini görünce utanmaya başladı.

"Çocuklar yüzünüz neden sirke satar gibi bir şey olmadı ya inşallah ? "

"Melis abla aslında şey diyecektik."

"Ne diyecektiniz ?"

"Simay ile oyun oynuyorduk sonra biz saklanınca o da ortadan kayboldu."

"İnanmiyorum bunu bana yapmış olamazsın Arda."

Melis bu kötü haberi duyunca çok fenalaştı.

Melis kaçırıldigi yerde hiçbir kötü olaya tanık olmamasına hayret etse de annesini çok özlediği belliydi.

"Annemi çok özledim ben."

"İki gün sonra gidersin."

Melis iki gün sonra evine gittiğinde bu defa annesi onu tanıyamaz hale gelmişti.

"Anne ben geldim inan bana ne olur."

Canı yanan küçük kız ısrarla annesine kendisini kabul ettirmenin derdindeydi.

"Hayır sen Simay değilsin. Arda seni öldürdü sen yoksun."

"Hayır anne bak ellerime yaşıyorum. Lütfen bırak da sarilayim cennet kokuna."

"Şimdi ya sen defolup gidersin ya da ben bavulumu alıp giderim, benim kızım yok artık yok!"

Ciğerlerini söken tüm kelimeleri daha küçük yaşta duymak zorunda kalan Simay hıçkırıklar içinde inliyordu..

"Anne ben bir başıma ne yaparim? Herkes gitti zaten bir kanat kaldı yüreğimde ama sen de gidersen uçamam."

Melis hiç ses etmeden elleriyle sürükledigi bavulunu alıp dışarı çıktı.

"Gitme anne gitme ne olur."

Diye inleyen yalvaran cümleler havada yağmur olup kalmıştı.

Gitmişti ışte en sevdiği insan onu bırakıp gitmişti.

Simay rüyasında gördüğü küçüklük anının etkisiyle oldukça korkmuş ve üzgün bir hal ile uyandı.

"Of ya bu defa da Sinan'ı kaybedersem yüreğim bu acıya nasıl dayanir nasıl?"

Ellerine tutuşturup yüzünü alelacele sildiği mendili kenara koyup derhal hazırlanıp çıktı.

Dün Sinan ile son kez göz göze gelişini ona verdiği uyuşturucuyu hatırlarken mahzun bir şekilde gözlerini kırpıyordu.

Ayaklarını adım atmak için dışarı atmıştı ki ;

"Kızım senin baban yüzünden benim gül gibi oğlum öldü. "

Ece gozyaslari arasında kesik kesik konuşuyordu.

"Dün hemen gece buldular onu ve hastaneye yatirdilar. Eğer dün uyuşturucu kullanmış olmasaydı hâlâ daha hayata tutunma şansı olacaktı. Ama şimdi gitti oğlum gitti."

Arda uzaklardan gelen bir rüzgâra intikam bayrağını dalgalandirmasi için fısıltı halindeydi.

"Ben çok üzgünüm ne diyeceğimi bilmiyorum. En sevdiğim herkesi tek tek kaybettim. Şimdi de gitti gönlümün efendisi."

Kalbine saplanan bu acı yerini üzgün hale bırakırken gözleri susmuştu kalabalığa.

İnanmak vahşi bir yaşamı ölesiye yerden yere vurmak kadar haince.

İnanmak istemeyen bu mavi sular, bulut olmadan da ağlar.

Ellerini başının arasına koyduktan sonra Ece 'ye döndü ;

"Bunlar neden beni buluyor neden neden ?! "

"Bunların tek bir sorumlusu var o da senin baban. "

"Ama o yaşamıyor bile. "

"Ruhuna girdiği biri yapıyordur bunu. Bence olanlara göz yuman biri var. "

"Acaba kim ? Bu olanlar yanına kâr kalmaz şimdiden soyleyeyim. "

Osmanlı Devleti 'nin Karlofca Antlasmasi'nda kaybettiği topraklardan daha çok gitmişti yüreğinden gidenler.

"Ben artık dayanamıyorum. Annem de beni o lanet olası adam yüzünden bıraktı. Benim suçum ne ? "

Ece olanlara daha fazla sinirlenip üzülmemek adına oradan uzaklaşmanın şimdilik verilecek en doğru karar olacağını düşündü. Merdivenlerden inen bedeni ilk kez ağır aksak adimlara şahit oluyordu.

Aciyordu sol yani.

Sussa olmuyor susmasa canı yanıyordu.

Aşk, girdiği yüreğe mevsim getirmez. Fakat o yüreği talan etmeyi de ihmal etmez. Aşk cereyan ederse gönül daima üşütür.

"İçimi talan eden şu Haçlı ordusunu durdur Osmanlı..!"

Aglamaktan gözleri yorulan Simay derhal elini yüzünü yikadi. Ve bu intikamı sevdiği için almaya hazırlık yapacaktı.

Gözleri için özellikle bir rimel, eyeliner kullandıktan sonra kafasina taktığı sapka ile hazırdı.

Işte şimdi intikamın bayrağı dalgalanıyor !

..

Yeni bölüm geldiiiiii.. :)
Umarım heyecan vardır. Yorum ve görüşleriniz, oylarınız benim için fazlasıyla değerli.
Sizi seviyorum.

Hep benimle kalın olur mu ? :) ♥♥
.

Bir dahaki bölüme saplantınizi yenin, görüşmek üzere. :*

SAPLANTI (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin