Hayal Kırıklığı

200 41 12
                                    

Gün gelecek gitmek için neden aramayacaksın. Sadece suskunluğunu dillendireceksin. Durmadan tekerrür edeceksin yokluğunun kerametini. Onun olmadığı yaşamı ısrarla reddedeceksin. Unutmanın ödül olacağını düşünüp anılar içinde yıpratacaksın kendini. Kalbine tıkıştırdığın sahifelerle adım adım ilerleyeceksin sonsuzluğa. Gitmek gerek söz dinlemeden kestirmeden gitmek. Bir nefret ibaresi tadarak ilerlemek. Parça parça yakan düşüne çukurunda gözlerindeki damlaları umursamadan başını alıp gitmek gerek.

Sinan saçlarının kırıklarını taradı. Aşk öyle enteresan bir duygu karmaşasıdır ki kadın erkek ayrımı yapmaksızın canı yakar. Adildir aşk herkese eşit acılar dağıtır. Ve sadece kadınların saçlarının teline zarar vermezdi.
Sinan Ege'nin kıvırcık saçlarına, kahverengi gözlerine hafif bir bakış attıktan sonra elindeki bozuk parayı da hışımla denizin soğuk sularına fırlattı. Bu atış da küçük çaplı bir öfkenin patlama anları vardı. Dudaklarını konuşmak için araladı sonra vazgeçti konuşmamayı yeğledi. Ege bu durumun farkına varıp Sinan'ın kollarını çekiştirerek;

"Haydi gidelim."

Sinan yalnızca kafasını sallamakla yetinir. Birlikte gidecekleri yerin yolunu tutarlar.

***

Ve sıra geldi son şarkıya.

"Derya deniz misali yüreğimdeee. İsterim bir damlanın izi kalmasın. Gemiler batsa bile bize dokunmasın. Taşlar atılsa bile aşkın dalgalansın."

İlyas Yalçıntaş

Bu şarkı Çetin'in Simay'ın mavi gözlerine bakarak kaybolduğu gecenin son şarkısıydı. Simay'ın en sevdiği şarkıyı söylerken o da şarkıya eşlik etmeyi ihmal etmedi. Ortam bir anda coşku ile duygusal bir ambians yaşamaya başladı. Herkes dans etmek istediğini dile getirirken Çetin sahneden aşağıya indi. Orkestra şefine göz kırparak şarkıyı değiş repliği verdikten sonra Simay'a döndü.

"Cennet mavisi gözlerinde kaybolmaya geldim, prenses bu dansı bana lütfeder misin? "

Simay istemeden kalbinin küt küt edişlerini duyuyordu. Kalbinden uçan kelebekler mutluluğa kanat çarpmak için hazırlık yapıyordu sanki. Derin nefes alıp verdi. Elleri saçlarına karışırken gözleri onun gözlerinde eriyordu. İçinde bir şefkat hırkası giyen masum çocuğun gülüşleri yankılanıyordu yıllar sonra. Birkaç kez 'hayır', demeyi istese de ortamdaki herkesin 'dansss edinn' sesleriyle kendini Çetin'in güçlü kollarına bıraktı.

Mutluluktan başı dönse de her şey tıkırında ilerliyordu üstelik rüya değildi gerçekti her şey.

Birkaç dakika sonra ışıkların da kapanması ile başına dökülen güller ve herkesin hep bir ağızdan "İyi ki Doğdun Simay " deyişleri gözlerine dolu olarak indi. Mutluluğun gözyaşları vardı üzerinde. Çetin Simay'ın mutluluk ile akan gözyaşlarını öptü. Kulağına eğildi ve :

"Sana büyük bir sürprizim olacak."

Dedikten sonra Simay'ın yorgunluğunu artırmamak in kollarından sıyırdı kollarını. Simay hayatında ilk kez hediye almanın mutluluğunu yaşıyordu, içi içine sığmayan çocuklar gibiydi. Oysa daha çok zaman geçmemişti ki herkesten nefret ettiğini söyleyişinin üzerinden. Sahi şimdi ne değişti?

Soner elinde tuttuğu hediye paketini Simay'a uzatırken kardeşi Yavuz mutluluk ile çoktan ellerini çırpmaya başladı.

"Aç abla aç. "

SAPLANTI (Tamamlandı) Where stories live. Discover now