Mutluluk Raflarda Kaldı

148 38 7
                                    

Gözbebeklerinin  zamanla mutluluk ile kapanıyor olması onu farklı bir kapıdan karşılasa da o bu durumdan hoşnuttu. Evet sevdiği iki insanın da varlığı ona yakındı. Tutunacak dallarını kaybettiğini düşünmeyi bir kenara koyup saçlarını taradı, yüreğine bir aşk daha katan sabaha masum bir gülümseme kondurup aşağıya indi. Basamakları birer ikişer inerken mutluluk kıpırtısı yayılıyordu içeriye. Her yer sesi ile dolup taşıyordu.Boynunda karşı cephede duran kişiye ait bir kolye vardı ve en önemlisi aklı kalbini mağlup etmenin derdindeydi. Simay düşüncelerinin çıkmazında koyu bir çay demleyip içmiş geriye kalan yorgunluklarını da gelişigüzel salıvermişti gündoğumuna. En güzeli de günün herkes için doğuyor oluşuydu. Bir bahar sabahı yüreklere umut aşılayan kuşların cıvıltısı böceklerin vızıltısı ile uyanan mavi gözler vardı.

Simay yürümek için kaldırımın diğer ucuna geçtiğinde karşısında beliren kişiyle yüzü az düşse de bozuntuya vermemeye çalıştı.

Ege.

"Günaydın yenge. "
Yenge lafını duyup kaşlarını aniden çatmaya başlayan Simay söyleyecekleri var pozisyonunda duran Ege'nin ağzındaki baklayı merak ederek sözlerini kurmaya başladı.

"Ege bir şey mi diyeceksin?"

Ege kendisini güç bela teskin etse de karşısındaki insan sevdiği dostunun yanındaydı. En azından o öyle biliyordu.

"Simay sana söyleyeceklerimi iyi dinlemeni istiyorum. Özellikle o sinirden fırlayan gözlerini buraya çevir ve sözlerime kulak ver istiyorum."

İyice meraklanmaya başlayan Simay tüm dikkatini kahverengi gözlerin üzerine dikmeye başladı.

"Pekâlâ seni dinliyorum. "

"Simay bak Çetoin dediğiniz şu şerefi sabun köpüğü olan adamdan uzak dur. Onun kötü biri olduğunu anlamış olman gerekir zeki şey. "

Simay kendisine yapılan bu saygısızlığı mazur görmeye çalıştı.

"Bana emir vermeye nasıl cüret edebilirsin ki sen? Kötü ya da değil bu seni alakadar etmez ki. "

Ege üzerinde çöreklenen bu mayası bozuk konuşmanın pimini çekmeye hazırlık yapıyordu ki son sözleri oldukça can alıcıydı.

"Sen canını yakan gerçekleri yaşadığın an anlarsın benim bu endişemi , alakadar oluşumu. O sevdiğim insanı yüreğimden kopardı her şeyimi adadığım insanı bir iddia yüzünden aldı ellerimden. Ben şu dünyada en çok sevdiğim insanı kaybettim. En acısı da ne biliyor musun?  "

Kelimelere özellikle vurgu yapsa da yüreği çoktan gaza basmıştı. Enkazdan kurtulmak için çırpınan yüreği çok yorgun üstelik kırgındı.

"Ben bilmiyordum özür dilerim. En acısı da ne? "

"Dostum deyip bağrıma bastığım insanlar yüzünden sevdiğim birini kaybetmem oldu. Biz eskiden çok iyi iki arkadaştık Çetin ile. Onun haricinde Nihan da çok samimi bulduğum biri. Nihan Çetin'e aşık ama sırf Çetin senden hoşlanıyor diye kızı parmağında oynatıyor."

Simay duydukları karşısında ufak çaplı bir şaşkınlık geçirirken sessizliği son kez Ege bozdu.

"Azra'mı mavi suların dibine gömdükleri gibi gömeceğim onları. Şu Çetin denen tenekeden uzak dur lütfen sana zarar vermek istemiyorum. Lütfen! "

Daha fazla konuşup can sıkmaya niyeti olmadığı için hızlı adımlarla ilerledi Ege. Simay ise düşüncelerinin kendini ele geçiren taraftarıyla öylece kalakaldı. Saatler susmuştu dakika geçmek bilmez gibiydi, karşıdan üzerine gelmekte olan arabanın cız sesiyle son anda olduğu yerden toparlanarak kalktı. Yorgundu duydukları karşısında bir suçlu kadar yorgundu. Üstelik Çetin'in her adını duyuşunda daha fazla suskundu, onu böyle bırakacak olmak hiç içine sinmiyordu. Yoluna devam etmek için tekrardan yürümeye başladı.

SAPLANTI (Tamamlandı) Onde as histórias ganham vida. Descobre agora