2. Bölüm

18K 1.1K 101
                                    

🍂

Annabelle'nin vücudu zangır zangır titrerken annesi bir yandan onu sözleriyle teselli etmeye çalışıyor bir yandan da rahatlatıcı bitki çayını içirmeye çalışıyordu. Annabelle burnunun dibinde kokan ada çayına yüzünü buruşturup başını çevirdi.

"İstemiyorum, sevmediğimi halde neden bana ısrarla içirmeye çalışıyorsun, anne." dedi küçük bir çocuk gibi masum ve inatçı sesiyle. Çoğu zaman uysal bir kızdı ve insanlar onu severdi. Dobra insanlar genelde toplum tarafından biraz dışlanır, arkasından çokça dedikodusu yapılırdı ancak Annabelle insanları kırmadan kelimelerini adeta dans ettirerek onlara sunardı. Arkasından dedikodusu yapılırdı elbette ancak çirkef olduğunu düşünen neredeyse kimse yoktu.

"Rahatlaman için," dedi annesi ısrarla.

"Rahatlayamam. İlk kez onun yüzünü göreceğim, evleniyorum ve bu gece ilk defa bir erkekle olacağım. Kat kat gelinlik giydim. Bu sıcakta hem de. Korsenin ne kadar sıktığını biliyorsun, anneciğim. Bu, o korselerden sekiz kat daha fazla sıkıyor. Lütfen, biraz olsun rahat olur musun?" diye sızlandı. Oysa rahat olması gereken annesinden çok kendisiydi. Kendini koltuğa bırakıp sımsıkı yumruk yaptığı ellerini gevşeterek kucağına indirdi.

Annesi panikle "Gelinliğin kırışacak," dedi.

"Lordun kollarına giden yolda bayılmamdan daha kötü olamaz değil mi?" dediğinde annesi birkaç saniye oturmasına izin verdi. Dakikalarca odanın içinde bir sağa bir sola tur atıp koltuğun etrafında daireler çizdi. Ellinci dairesinde babası odaya girdi. Evet, saymıştı çünkü gergindi. Nefesi ciğerlerini terk ederken sımsıkı korsenin içine iki parmak rahatça girebileceği kadar boşluk açılmıştı.

"Hazır mısın?" diye sordu babası.

Titreyen ellerini serbest bırakırken başını salladı. Annesi kızının yüzündeki makyajı bozmadan yanaklarını öptü ve babasıyla kızını yalnız bırakmak için odadan çıktı. Odada sadece babası ve babasının melekler kadar güzel biricik kızı kalmıştı. Ellerini tutup kendine çekti ve alnını öptü.

"Ağabeylerin evlendiğinde bu kadar duygulanmamıştım," dedi ve kızına doyasıya sarıldı. Kızının kokusunu içine çekerken yaptığından pişmanlık duyuyordu, bu kelimelerle dile getirip kızından af dilenmek istese de başka çaresi yoktu. "Bana kızma, olur mu?" diye sordu kol boyu mesafeden kızına bakarken.

Kızı içtenlikle gülümserken huzursuzluk her yanını sarmıştı bir kere "Kızmam," dedi ve dudakları kendine has bir gülümsemeyle kıvrıldı "Eğer kızacağımı düşündüğüm bir şey yaptıysan kızmam, babacığım. Üzülürüm. Hem de çok."

Babasının içi sızladı "Hadi. Görüyorum ki çok rahatsızsın. Biran önce seni rahatlatalım," diyerek kolunu uzattı. Güzeller güzeli kızı koluna sımsıkı tutundu. Birlikte ağır adımlarla odadan çıktılar. Hol, hiç olmadığı kadar uzun görünüyordu Annabelle'in gözlerinde. Holün iki yanında pembe, beyaz ve yeşilin bütünleştiği çiçek aranjmanları göz alıcıydı. Ağır adımlarla kırmızı halının üzerinde yürüyüp altın varaklı çift kanatlı kapının önünde durdular. Konuklar sessizleştiğinde masada bir tek perdeleri dalgalandıran rüzgarın ince uğultusu kalmıştı. Altın rengi varaklarla ve çeşitli dini karmaşanın resmedildiği süslü tavana baktı, sakinleşmesi gerekiyordu ancak Lord Beast'i ilk kez görecek olma düşüncesi her yanını uyuşturuyordu. Avizenin üzerinde tek bir tur atan bakışlarını konukların arasından mihraba doğru uzanan halıya çevirdi.

Halının sonunda sırtı dönük Lord Beast ve papaz duruyorlardı. Papaz sessizlik sayesinde Lord Beast ile konuşmasını sonlandırıp Annabelle'e döndü. Dudaklarında bir babanın öz kızına sevecenlikle gülümsemesi yerleşmişti, öz kızı da sayılabilirdi Annabelle yetişkin bir kız olduğundan beri kiliseye her pazar hiç aksatmadan gelirdi ve şimdi bu adam onu evlendirecekti. Ellerini önünde birleştirip dikleştirdiği sırtını serbest bıraktı.

Annabelle & the Beast | Kraliyet Düşmanları Serisi - 1Where stories live. Discover now