21. Bölüm

13.3K 967 88
                                    

Bir önceki bölüme oy verip  yorum yapan herkese canı gönülden teşekkür ederim, yanımda olduğunuzu bilmek, okuduğunuzu ve beğendiğinizi görmek beni inanılmaz mutlu ediyor. Ancak bir sonraki bölüme şöyle bir başlamaya çalıştım ve biraz takıldım. Bu yüzden sınırı biraz yüksek tutacağım olur da ben yazmayı bitirmeden sınırı geçmeyin diye. Şayet eğer sınırı geçmeden bitirirsem hemen paylaşacağım. 

110 oy ve 30 yorum😇

Bu arada yeni bir çalışmam var, adı EFLATUN, ona da bir göz atarsanız çok mutlu olurum.

Lord Beast yeşil gözlerini irileştirmiş daha önce görmediği, hissetmediği Annabelle'in yüzünü inceliyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Lord Beast yeşil gözlerini irileştirmiş daha önce görmediği, hissetmediği Annabelle'in yüzünü inceliyordu. Tüm bunların bir hayal ürünü ya da kabul olma ihtimali var mıydı? Elbette. Daha biraz önce bu kadınla öpüşüyor, ellerini ahlaksızca vücudunda dolaştırıyordu ve bu kadın, daha birkaç saniye önce onu odasına çağırmıştı. Şimdi yüzü şeytanı andıracak kadar somurtkan ve öfkeliydi. Cinsel arzuların yüzünde bıraktığı izler solmuş, yerini mermerden daha soluk teni bırakmıştı. Saçları öfkesinin birer yansıması gibi alev alev paylıyor, etrafa saçılıyordu.

"Bunu neden yaptın?" diye sordu Lord Beast'in üzerine doğru tehditkar adımlar atarken.

Lord Beast odanın yeni dekorasyonuna göz atarken "Ne yapmışım?" diye sordu. Yeni hali çoğu kadının aklını alacak kadar şık ve şatafatlı görünüyordu. 

"Bütün oda mor," diye bağırdı Annabelle topuğunu yere vururken "Koltuklar, halı, yatak örtüsü, makyaj masası, perdeler, yastıklar... Her şey kahrolası mor!" diye bağırmayı sürdürdü.

"Annabelle, çocukluk ediyorsun," dedi. Kendisi hayatında hiç kapanmayacak yaralara sebep olan kadınla görüşmeyi sürdürüyor, hatta danslarında ona eşlik ediyordu ancak o basit bir rengin odasını işgal etmesine katlanamıyordu. Bunun üstesinden gelmesi gerekiyordu, o artık bir McMyers'tı ve hayatında zayıflık olarak adlandırabileceği nefretlere lüzum yoktu.

"Çocukluk mu?" diye homurdadı. Ellerini iki yana açarak odayı gösterirken "Sana sevmediğimi söylediğim halde bütün odayı mora bezemişsin. Çocukluk eden ben miyim?" diye sordu.

"Sadece bir renk, neden uzatıyorsun?"

"Evet, sadece bir renk. Sen neden uzatıyorsun. Önce o elbise ve şimdi mor bir oda!" diye bağırdı. Nefesini kontrol etmeye çalışırken parmaklarını saçlarının arasına daldırdı ve kalın tutamlarını parmaklarının arasına sokup çekiştirdi.

"Mor ile derdin ne?" diye sordu Lord Beast sırtını kapıya yaslarken. Annabelle öfkeyle sarsılan ellerini dizginlemek adına parmaklarını kıvırarak birer yumruk yaptı. Ona sırtını dönerek cevap vermekten kaçındı ve dolabına doğru yürüdü. Gecenin bütün stresi, heyecanı göğsünün üstüne çöreklenmiş nefes almasını engelliyordu. Mordan, menekşe kokusundan nefret etmesinin tek bir sebebi vardı ve bunu henüz itiraf etmeye hazır değildi.

Annabelle & the Beast | Kraliyet Düşmanları Serisi - 1Where stories live. Discover now