14. Bölüm

14.4K 968 55
                                    

Tarih kategorisinde 6. olmuşuz! Oooollllllaaaaayyyyy! Şu an 8.'yiz ama olsun, o da bir rekor Annabelle and the Beast için. Şuraya Beyonce'un o havalı saç savurmasını yaparak sırıtıyorum. Çok çok teşekkür ederim, beni nasıl mutlu ettiğinizi anlatamam. Harikasınız!

🍂

Annabelle, Lord Beast'in kucağında çırpınırken bir yandan da dik dik suratına bakıyor, onu bırakması için baskı kurmaya çalışıyordu ancak Lord Beast ne halini ne de tavrını umursuyordu. Merdivenleri bitirip yatak odasına yönelmişti ki kapının açılmasıyla Annabelle, Lord Beast'in omzunun üzerinden baktı.

"Prens Henry," diye soludu. Henry'nin gelişi adeta onun kurtuluşu olmuştu.

Lord Beast duyduğu isimle iyice gerildi. Annabelle'in baktığı tarafa bakmak için döndüğünde kapının birkaç adım önünde şaşkın bakışlarla onu izleyen Henry ile karşılaştı. Bu sabah geleceğine dair haber göndermiş, Lord Beast ise onu usturuplu bir şekilde reddetmişti.

Ve Henry buradaydı.

Annabelle, Lord Beast'in boşluğunu yakalayarak bir çırpıda kucağından indi. Merdivenlere doğru bir adım atmıştı ki Lord Beast bileğini kavradı. Annabelle bileğini kurtarmaya çalışırken "Prens Henry, geleceğinizi bilmiyordum," dedi ve dişlerini birbirine bastırarak bileğini Lord Beast'in elinden kurtardı.

Lord Beast elinden kurtulan Annabelle'in dalgalanan kızıl saçlarına bakarken avurtlarını dişlerinin arasına çekip sertçe ısırdı. Birkaç adımla tırabzanlara yaklaştı ve güçlü parmaklarını yeni cilalanmış ahşaba geçirdi.

"Haber göndermiştim," dedi Prens Henry, Annabelle'in salına salına inişini izlerken.

Lord Beast bakışlarını keskinleştirdi "Ve ben de reddetmiştim," dedi. Prens Henry'nin bakışları üzerine çevrildiğinde yeşilin en zehirli tonunda parlayan bakışlarını üzerine sabitlemişti.

Henry gülümsedi "Üzgünüm," dedi ve bakışlarını tekrar Annabelle'e indirdi "Reddettiğinizi bilseydim, gelmezdim," dedi. Minik adımlarla ona yaklaşmış olan Annabelle'in elini kavrayarak dudaklarına götürdü. Annabelle yanaklarının yandığını hissediyordu, Lord Beast hiçbir zaman ona böylesine kibar davranmamıştı ancak Prens Henry bir gül kadar güzel ve yumuşaktı.

"Ziyanı yok, sizi ağırlamaktan onur duyarım," dedi ve gülümsedi. Annabelle'in tatlı gülümsemesi Prens Henry'nin aklını başından almaya yetmişti "Lütfen, salona geçelim." diyerek eliyle yolu gösterdi.

Lord Beast içinde kabaran öfkenin damarlarına yayıldığını hissediyordu. Eğer o birinden hoşlanmamışsa mutlaka insanı rahatsız eden bir huyu ortaya çıkıyordu. Prens Henry'de onu rahatsız eden bir şey vardı. Bu sadece kibir değildi. Prens Henry, Annabelle'e gözünü dikmişti ve onu ayartmaya çalışıyordu. Bu barizdi. Annabelle'e evlenemeyeceği açıktı. Kral oğluna dul bir kadını eş olarak hoş görmezdi ancak Henry boş vaatleriyle Annabelle'in aklını çelebilirdi. Teknik açıdan Annabelle'in eline kimse su dökemezdi ancak Lord Beast'e göre hayat konusunda tamamen sınıfta kalmıştı. Şayet onurunu ayaklar altına almak istiyorsa, Annabelle onunla devam ederdi. Eğer istemiyorsa Henry onu kandırmanın bir yolunu bulurdu.

Tiksintiyle "Kendi onurum söz konusu olmasa uğraşmam," diye mırıldandı Lord Beast. Bu, belki de onun kendi kendine söylediği bir yalandı.

Sırtını dikleştirdi ve bakışlarının kuvvetini yitirmeden merdivenlere yöneldi. Annabelle ve Henry oturma odasındaki varaklı geniş koltuğa oturmuşlardı. Yerdeki yastık Henry'in dikkatini çekse de görmezden gelmekle yetindi.

Grace odaya girdiğinde ilk işi yerdeki yastığı ortadan kaldırmaktı, ikincisi ise bir istek olur diye Prens Henry ve Annabelle'in başında durmaktı. Dün söyledikleri anlaşılan Prens Henry'nin dikkatini cezbetmişti. Zaten ince bir iple birbirlerine bağlı olan Annabelle ve Lord Beast bu kez iyice kopacaklardı.

Annabelle & the Beast | Kraliyet Düşmanları Serisi - 1Kde žijí příběhy. Začni objevovat