36. Bölüm/Umut

12.9K 747 73
                                    

Son bir bölüm sözüm vardı ve artık o sözü tutmamın vaktinin geldiğini düşündüm. Bu bölümü, finali siz seçtiniz. Sizin isteklerinize uyarak bu bölümü yazdım. Ve açıkçası kısa bir süreden beri ben de mutsuz son istemiyorum. (En son izlediğim dizinin final bölümünde baya ağladığım için bunu söylüyorum) Umarım beğenirsiniz.

VARJA

Şövalye McMyers eşinin yatağının yanında diz çökmüştü. Parmakları bileğinde, hayalle gerçek arası aran nabzının üzerinde bekliyordu. O gün, hayatının en korkunç günlerinden biriydi. Eve gelmiş, eşini kanlar içinde bulmuştu. Oğlunun doğumuna mı sevineceğini yoksa karısının ölümüne mi sevineceğini kestiremiyordu. Bir yanı kahkahalar atmak bir yanı da keşkelerle hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordu.

Oğlunu göğsüne bastırmış duvarın dibine sinmişti ki Annabelle'in kanlı ellerini temizleyen Rossa parmaklarının arasındaki hareketlilikle duraksadı. Hayal mi görüyordu, kestiremiyordu. Uzanıp komodinin üzerinden aynayı aldı ve Annabelle'in dudaklarına yaklaştırdı. Lord McMyers yırtıcı bir hayvan gibi kardeşinin eşinin karısına ne yaptığını, neyi kanıtlamaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu. Sanki tek bir ters hareket yapsa kucağında uyuyan oğlunu dahi uyandırmadan yerinden fırlayıp onu öldürecekti.

Rossa aynanın buğulanan camına hayretler içinde bakarken nemli eli dudaklarının üzerini örttü. Kocaman açılmış mavi gözlerini Lord McMyers'a çevirerek "Yaşıyor," dedi. Lord, bir hışımla olduğu yerden kalkıp kucağındaki minik bebeğine sımsıkı sarılarak yatağa doğru yürüdü. Çevrelerini saran hizmetliler şaşkındı.

"Ne diyorsun sen?" diye tersledi Lord Beast.

Aynayı tekrar Annabelle'in dudaklarına yaklaştırdı ve buğulanmış yüzeyini Lord Beast'e gösterdi. Lord gürleyerek "Hekimi çağırın, hemen!" diye bağırdı. Hizmetliler şokla odadan çıkarken Lord yatağın üzerine çıkmış, parmaklarını Annabelle'in soğuk ve soluk yanaklarına bastırarak hayat belirtisi aramıştı. Ne kadar dayanabilirdi? Zayıf bedeni bu kadar kan kaybettikten, bu kadar acı çektikten sonra ne kadar dayanabilirdi?

Dayanmıştı. Doğumdan bir ay sonrasına kadar Annabelle'in zayıf nefesi hekimlerin yaptığı ilaçlarla, papazların dualarlarıyla gün geçtikçe güçlenmişti. Artık eskisi gibi nefes alabiliyor, güçlüce yutkunabiliyordu. Tek eksiği gözlerini açmasıydı. Lord Beast o günü iple çekiyordu.

***

Maximillian, oğlunu süt annesinin kucağına bıraktığında kafası karışıktı. Kont Rivastigmin sık sık onu köşeye sıkıştırıyor, Prens'in ölümünü Kral'a karşı kullanabileceği konusunda elini çabuk tutmasını söylüyordu ancak Lord Beast'in tüm bunları yapmaya yeterli gücü yoktu.

Ayaklarını sürüyerek Annabelle'in odasına ulaştı. Onu temizleyen hizmetli işini bitirmiş, örtüsünü üzerine örtmüştü. Lord Beast'e eğilerek selam verdi ve odadan çıktı. Lord Beast yatağa yürüdü. Eşinin yanına uzanıp başını yumruk yaptığı eline yaslayarak güzel yüzünü inceledi. Eskisi kadar solgun değildi yüzü, gözlerinin altındaki koyu renkli halkalar giderek artsa da dudaklarının rengi tıpkı yanaklarındaki pembelik gibi yerine gelmişti. Uzandı. Yumuşak ve parlak saçlarını parmaklarının arasından alev gibi akıp gidişini defalarca kez izlerken pişmanlıkları vardı. Keşkeleri çoktu. Umudu vardı.

Sırt üstü yanına uzadı ve parmaklarını parmaklarının arasından geçirerek gözlerini tavada dikti. Onun kusurlarını kusursuzlaştıran tek insan Annabelle'di. Geç farkına vardığı sevgisi, her zaman emin olduğu merhametinin yanı sıra onu bu kadar fazla arayacağını tahmin edememişti.

"Günaydın,"

Duyduğu kırık, yorgun ve mahmur sesle başını çevirdiğinde eşinin parlak gözleri aralanmış onu izliyordu. Çatlak dudakları kıvrılmış, gözleri şiş ve kısıktı. Sanki bir gece öncesinden uyumuş ve sabahında uyanmış gibiydi.

"Seni çok bekledim," derken Maximillian tüm bunların rüya olup olamayacağını zihninde tartıyordu.

Maximillian hayal ile gerçeklik arasında gelip gidiyordu. Rüya mıydı? Uzanıp Annabelle'in yanağını okşadı. Sıcaktı. Elini boynuna kaydırdı, nabzı hala güçsüzdü "Yaşıyorsun," diye fısıldadı.

Annabelle gözleriyle doğrulan Lord Beast'i izlerken anılar zihnine doldu "Yaşıyorsun," diye fısıldadı. Lord Beast ölmüştü, cenazesini karşılayacağı gün doğum sancıları tutmuştu "Bebeğim," diyerek yerinden sıçradı. Bu ani hareketi karşısında başı dönmüştü. Tekrar yastıkların üzerine düştü.

"Bebeğimiz çok güzel," dedi Lord, Annabelle'in başının altındaki yastıkları düzeltirken "Endişelenme ve dinlen. Aç mısın?" diye sordu.

"Bebeğimi görmek istiyorum," dedi Annabelle.

Lord yataktan kalktı "Andrew'i, bebeğimizi sana getireceğim," dedi ve ahşap kapıya doğru yürüdü. Annabelle gözlerini açmıştı ve karşısında yaşayan Maximillian'ı görmüştü. Maximillian, günlerdir yaşadığı cehennemin kapılarını aralamış, Annabelle'in uyandığını görmüştü. Dahası var mıydı?

SON

Annabelle & the Beast | Kraliyet Düşmanları Serisi - 1Where stories live. Discover now