3. Bölüm

16.8K 1.1K 54
                                    

🍂

Ana salona geçildiğinde yavaş yavaş bütün konuklar onları en içten dilekleriyle tebrik ediyor ve kenara çekiliyorlardı. Elbette samimiyeti sorgulanacak insanlar salonun yarısından fazlasını kaplıyordu ancak ne Annabelle ne de Lord Beast bunu umursamıyordu. İkisinin de umursamamak için geçerli sebepleri vardı. Annabelle fazla mutluydu. Lord Beast gereğinden fazla rahattı, insanların arkasından ne söylediğini yüzüne ne söylediğini umursamazdı.

İlk dans için Lord Beast, Annabelle'in narin elini tutmuş salonun altına çekerken en köşede oturan dul kadınların çoğunlukta olduğu masada huzursuzluk yayıldı. Lord Beast bir çoğuyla, kocası hayattayken ya da ölü fark etmez, bir kez birlikte olmuştu. Yüzündeki yara izi sadece biri dışında kalanının hoşuna gitmiyordu, onlar sadece yüzünün yakışıklı tarafını görmeyi ve tamamen kendilerini ona teslim etmeyi seçmişlerdi ancak o. Gri elbisesi içerisinde ne kadar güzel göründüğünün farkında olan kadın... O Lord Beast'in yaralı ya da yarasız yüzünü, vücudunu, kibrini, öfkesini... Her şeyini seviyordu.

"Annabelle ile onu daha önce hiç yan yana görmemiştim," dedi sarışın kadın. İki koca eskitmiş, bir yandan metresi olabileceği bir adam ararken diğer yandan da ağzına düğünü sakız ediyordu.

Gözleri içeceğinde olan masadaki tek evli kadın Leydi Montague "Daha önce hiç yan yana gelmediler da ondan. Her şeyi Lord Beast adına annesi halletti. Bir kez bile Leydi Annabelle buluşmamış." dedi. Biliyordu çünkü ona her şeyi kusursuzca yetiştiren hizmetlisi vardı.

Sarışın şuh bir kahkaha attı. Kahkahası kalabalığın uğultusu arasında saniyeler içerisinde kaybolmuştu "Yani Annabelle bu yüzü daha önce hiç görmedi. Nasıl kabul etti? Anlamıyorum canım." dedi ve sırıttı.

Leydi Montague gülümsedi "Açık değil mi? Muhtemelen damgalıdır, birisinden döllenmiş, kendini Lord Beast'in çirkin suratına teslim etmiştir." dedi. Masada o hariç herkes gülüştü. O hariç. Diğer kadınların içini okuyor aslında kıskançlıktan kudurduklarını biliyordu. Lord Beast ile evlenmek, onun lüksünün sefasını sürmek her kadının hayaliydi. Yüzü mü? Yüzü bu masada kimin umurundaydı?

Güzel kadın bakışlarını masadaki yersiz ve rahatsız gürültüden alıp dans eden yeni evli çifte çevirdi. Annabelle'in yüzünde sıcacık bir gülümseme taht kurmuştu. İnsan sarrafıydı. Bu kız hakkında kötü bir şey arıyordu ancak bulamıyordu. Lord Beast'i görüp görmemesi, yüzündeki yara onun için bir şey ifade etmiyordu. Belki de sırf para için mutluydu. Siyah saçlı ve mermer kadar beyaz tenli kadın bunu anlayamıyordu.

Lord Beast'in yüzünü gördü, gülümsüyordu ancak bunun sahte olduğu konusunda tüm varlığını ortaya koyabilirdi. Gülümsedi ve önüne döndü. Onun gerçek gülümsemesi sadece bu kadının siyah saçlarının arasında dalgalanacak, sonsuza dek aynaya baktığında ucu olmayan bal sarısı gözlerini görecekti. Bundan emindi. Bu gururunu daha da okşadı ve göğsünü kabarttı.

Annabelle, Lord Beast'in kollarında kıvrılıp onun dansına eşlik ederken mutluydu ancak bir şeyler onu rahatsız ediyordu. Kelimelerini kıvırıp bir araya getirdiğinde hayallerindeki adamın ilk dansıyla bu adamın ilk dansı birbirine uymuyordu. Dudaklarını dişledi ve bakışlarını adamın boynuna indirip cesaretini topladı. Gündelik hayatında cesarete ihtiyaç duymazdı ancak bu kez bir şeyler farklıydı.

Bir şeyler söylemek için ağzını açtı ancak dilinin ucuna hiçbir şey gelmedi. Ne diyecekti? Halini hatırını mı soracaktı yoksa yüzündeki yaranın nasıl olduğunu mu? Nefesini verdi. Lord Beast bakışlarını ona indirdiğinde çabucak gülümsedi ve aklının süzgecinden geçmeden kelimeleri dile getirdi "Düğün çok güzel, emeğiniz için teşekkürler," dedi.

"Düğün sizin kilisenizde yapılıyor," dedi Lord Beast.

Annabelle içinden kendine ağza alınmayacak kelimeler savurdu ve gözlerini kaldırdı "Boş bulunmuşluğumu affedin. Çok heyecanlıyım." dedi.

Lord Beast erkeksi sesiyle kıkırdadı "Heyecanlı mısın?" diye sordu.

"Evet. Siz değil misiniz?"

Lord Beast öylesine bir şeyden bahsedermiş gibi omuz silkti ve dudaklarını büktü. Jestlerinin Annabelle üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğunu bilseydi yine aynı davranır mıydı bilinmez. Annabelle'in hayallerinde canlandırdığı adamla bu adam uyuşmuyor, aksine her geçen saniye aralarındaki uçurum artıyordu.

"Oysa mektuplarınızdaki heyecanı hissedebiliyordum," dedi Annabelle. Hisleri ona bu cümleyi kurdurmuştu ve o hislerine ailesine olduğundan daha fazla güvenirdi.

Lord Beast gözlerini kıstı "Mektuplar?" diye sordu.

"Bana yazdıklarınız,"

"Sana mektup yazmadım," dediğinde Annabelle'in suratı onları izleyen annesi, hatta Düşes McMyers tarafından fark edilecek kadar hızlı düştü. Yüzüne öfke konarken siyah saçlı kadın keyifleniyordu, belli ki bir şeyler bu genç kızı rahatsız etmişti.

"Anlıyorum," diye mırıldandı.

Rahatsızlığı fark eden Lord Beast ismine yaraşır canavar gülümsemesiyle Annabelle'nin küçük vücudunu kendine bastırdı ve yüzlerini hizaladı "Bu gece senin için bile güzel geçecek, bunu düşün ve gülümse." dedi.

Annesi ve Düşes McMyers içini rahatlatan bir şekilde gülümsedi ve kendini Lord Beast'in bacaklarının arasına bastırdı "Siz öyle diyorsanız, Lord Beast." dedi ve tüm dans boyunca annesinin öğrettiği gibi onunla oynaşarak hareket etti. İçinde kabaran öfke yüzüne vurmaya çalıştıkça Annabelle bunu dindiriyor, yüzüne gülümsemesini yerleştiriyordu. Oysa kandırılmanın verdiği öfkeyle Düşes McMyers'a gidip o mektupları kimin yazdığını sormak istiyordu. Kendini frenledi.

Sandığına koydu mektupları teker teker yakmak ve gecenin karanlığına gömmek istiyordu. Kendini frenledi.

Lord Beast'in düzgün profilini tırnak izleriyle doldurmak istiyordu. Kendini frenledi.

Lord Beast onu elleriyle yoğurup vücudunun hiç bilmediği kısımlarında ağrılara sebep olurken ona kapılmamak için çabaladı ve bütün gece genç bir eşin yapacağı gibi onunla annesinin ve arkadaşlarının öğrettiği gibi oynaştı.

Gelin arabasına doğru yürürken taze kırmızı gül yaprakları üzerlerinden serpiştiriliyordu. Annabelle kendini düğünün güzelliği arasında kaybetti ve mutluluğun bedenini esir almasına izin verdi. Ne de olsa bu Annabelle'in düğünüydü. Lord Beast'e her ne kadar kızgın olsa da onu dize getireceğine ve mektupları telafi etmesini sağlayacağına emindi.

Lord Beast'in yardımıyla arabaya bindi, hemen arkasından o da at arabasına binince atlar taş yolda nallarını tıkırdatarak yürüdüler. Kalbi mektuplar yüzünden kırılmıştı ancak bunu telafi edecekti. Aksi kabul edilemezdi.

Lord Beast o mektuptaki her kelimeyi canavar lakabını bir tarafa atıp kulağına fısıldayacaktı. Annabelle buna inanıyordu inanmasına ama ona baktığında, duruşunu izlediğinde bunun hiç de kolay olmayacağı, hatta hiç olmayacağı hissine kapılıyordu. Yabani kurt gibiydi, Lord Beast. Ehlileştirilemezdi.

Oylarınız için teşekkür ederim! Lütfen bu bölüm için de oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın :) Her oyda ne kadar sevindiğimi tahmin bile edemezsiniz.

Annabelle & the Beast | Kraliyet Düşmanları Serisi - 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin