27. Bölüm

14.6K 931 84
                                    

Vuhuuu 42K olduk ve üstüne Tarihi Kurgu'da 2. sıradayız. Ne tarafa doğru dans ediyoruz o halde? Gerçekten her şey için çok teşekkür ederim. Hepinizi sıkı sıkı kucaklıyorum.

Ve arkadaşlar son birkaç bölümde oylar düştü. Yorumlarda bana beklentilerinizi de açarsanız ona göre sağlıklı adımlar atabilirim. Daha önceden yazdığım denemelerde hep kendi kafama göre giderdim ve çoğu zaman insanı sıkacak raddeye getirdiklerim oldu. Sıkıldığınızda söyleyin, sevmediğiniz tarafları eleştirin. Hakaret içeren söylemler kullanmadığınız sürece sizi dikkate alacağıma emin olabilirsiniz.

    🍂 (Hamdi'ye selam vermeden geçmeyin)

    🍂 (Hamdi'ye selam vermeden geçmeyin)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Annabelle saçlarını düzeltirken Lord Beast ceketini üzerine geçiriyordu. Dün bütün günü yatakta birbirleriyle sarmaş dolaş geçirmiş, tüm bunlar yetmiyor gibi gece sabaha karşı uyumuşlardı. Annabelle'in hala ayakları yere basmıyordu. Hayal edebileceklerinin çok çok üstündeydi tüm bunlar. Nefesini tıkayıp başını döndürebilecek kadar uçtu. Eteklerini kaldırarak Lord Beast'e döndü, her zamanki gibi onun gözünde harika görünüyordu. Göz göze geldiklerinde ona doğru yürüdü ve dudaklarını yanağındaki yaranın üzerinde saniyelerden daha az bir süre gezdirip dudaklarını bastırdı.

"Bu akşam annemlere gidiyor muyuz?" diye sordu Annabelle kolları Lord Beast'in boynuna dolanmış halde.

Lord Beast düşünür gibi yaptı "Sanmıyorum," dedi.

Annabelle güldü "Evet, evet. Sanıyorsun," diye mırıldandı.

Lord Beast güldü ve Annabelle'in alnını öpüp birlikte odadan çıktılar. Annabelle Lord Beast'i uğurlarken yüzünde hiç olmadığı kadar geniş gülümsemesi vardı. Sırıtıyor, belki de sırıtmanın ötesini yaşıyordu. Son bir haftadır aralarında alevlenen tartışmalara şöyle bir baktığında bugün böyle olacaklarını kesinlikle tahmin bile etmezdi.

"Alfred, biraz yürüyüş yapacağım," dedi.

"Eşlik etmemi ister misiniz?" diye sordu.

Annabelle başını iki yana salladı "Çok uzaklaşmayacağım," dedi ve gülümseyerek arka kapıya yöneldi. Dışarı çıktığında Heaven ve küçük kızı Maria çamaşırları asıyorlardı. Maria, Annabelle'i gördüğünde kocaman gülümseyerek el salladı buna karşılık Annabelle de ona iki elini havaya kaldırarak el salladı.

Annabelle saçlarını savurarak çimlerin üzerinde ilerlerken ne balo gecesi karşılaştığı adamı düşünüyordu ne Rosie Humpert'ı ne de annesinin ona getirdiği dedikoduları. Sadece odasının yeni renginin mor olamayacağı için kendini iyi hissediyordu. Ayakkabılarını eline aldı ve derin bir nefes alarak serin havanın ciğerlerine kadar dolmasına izin verdi.

Geleceğe dair tek hayali bebeğini kucağına almaktı. Sadece bunu düşlüyordu. Bu çimlerin üzerinde bebeğiyle yürümek, Maximilian'a bir piyano aldırıp ona kendisi tuşlara nasıl dokunması gerektiğini, nasıl şarkı söylemesi gerektiğini ve nasıl sevmesi gerektiğini öğretmek istiyordu. İlk adımlarını Maximilian'ın kollarına atmasını, sımsıkı sarılmasını, ilk kelimesinin "Baba" olmasını istiyordu. Onun kızının biricik abisi olmasını istiyordu. Evet. İki çocuk istiyordu. İlki oğlan, ikincisi kız olsun istiyordu. Ağabeyinin kardeşini korumasını, ilk adımlarını atmasına yardımcı olmasını diliyordu. Bu çimlerin üzerinde onlarla birlikte gezmek, Maximilian ile onları izlemek istiyordu.

Annabelle & the Beast | Kraliyet Düşmanları Serisi - 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin